Eskiden bütçe konuşmalarını zevkle dinlerdik. Başbakanlar cevap konuşmalarında parlak hitabet örnekleri verirlerdi. Özellikle Demirel’i, Ecevit’i, şakalarla süslü konuşmasıyla Erbakan’ı hatırlıyorum.
Tek kelimeyle, o yılların TBMM’si nezihti. Demirel’in en sert eleştirisi “yollar yürümekle aşınmaz” olmuştu. Bugünkü Meclis tanınmaz halde. Bülent Arınç’lı celsenin konuşmalarından bir iki kelimeyi not aldım: “Sen kim oluyorsun” , “otur yerine be!” , “uçkur” , “kafayı çekmek” ve bunların tekrarı.
***
Şimdi bir de mesir macunu meselesi çıktı. Bülent Arınç bir vak’adır. Her konuşması bir vak’adır çünkü. Durup dururken mesir macunu verdiği TRT Müdürü’ne “Al İbrahim bu sana lazım olur” demiş.
Meclis de bunu diline doladı. Özellikle Kamer Genç. Önce şu mesir macunu meselesine açıklık getirelim: Kanuni’nin annesi Hafsa Sultan, oğlu Manisa’da şehzadeyken hastalanıyor. Yanlarında hem savaşa katılan hem muharip hem tabip olarak bulunan ordu şeyhi Merkez Efendi Hazretleri bir ilaç yapıyor. Bu mesir macunudur. Hafsa Sultan’ı bu macunla iyileştiriyor. Yani mesir macunu başka bir macunla karıştırılmayacak kadar bilinen bir şeydir. Ama vekillerimiz bilmiyorlarmış demek.
Bülent Arınç’ın bunu öyle bir söyleyişi vardı ki zaten yanlış anlamaya müsait bir söyleyişti. Bu yüzden de herkes yanlış anladı ve güldü.
***
Kamer Genç, Meclis Başkan vekilliği yapmış biridir. Ona “Sen kimsin be!” demek anlaşılır bir şey değil. Bülent Arınç da Meclis Başkanlığı yaptı. Hem durum, hem siyasi nezaket onun böyle konuşmasını önlemeliydi.
Bülent Arınç’ın beni ilk hayrete düşüren lafları, herkesin de bildiği “şeyini şey ettiğimin şeyi” olmuştu. Meclis’te hiç duyulmadık, bir vekilden hiç beklenmeyen laflardı bunlar. Herkesi hayretler içerisinde bırakmıştı.
Üstelik dikkat ederseniz, sövmeler, hakaretler hep “kadınlar” üzerinden yapılıyor. Bunlarla karısını döven adamların, hatta milletvekili karısını döven kocaların ne farkı var!
***
Meclisimizde ciddi konuşmaların yapılmasını, zeka ve bilgi dolu konuşmaların yapılmasını beklemek hakkımızı elimizden almasınlar.
