Tehlikeli bir salgın dalgası

Son bir ayda 2’si Ankara, 2’si Eskişehir’de olmak üzere 4 üniversite öğrencisi yaşamına son verdi.

Bunları haberleri medyada yer aldığı için öğrendik.

Oysa medyada yer almayan öyle çok intihar oluyor ki...

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre bir yılda 4 bin 158 kişi, yani günde ortalama 11 kişi kendi isteğiyle yaşamdan koptu.

Bir salgın dalgasıyla karşı karşıyayız.

...

Peki, ne yapılabilir?

-İntihar davranışı; genetik, psikolojik, sosyal ve kültürel birçok nedene bağlı olarak gelişiyor. İntiharı önleme programında Sağlık Bakanlığı, ruh sağlığı çalışanları, eğitimciler, medya ve ailelere önemli sorumluluklar düşüyor.

-Ruhsal hastalığa sahip olmak intihar için en önemli risk faktörlerinden biri olarak görülüyor. Söz konusu hastalığın pençesinde olanların çeşitli ruh sağlığı taramalarıyla erken dönemde saptanarak tedavi edilmeleri gerekiyor.

-Ölümcül intihar araçlarına özellikle de ateşli silahlara ulaşımın kolay olması intihar olaylarını artırıyor. Ateşli silah temininin güçleştirilmesi, ruhsatsız silah taşımanın cezasının ağırlaştırılması bu açıdan büyük önem arz ediyor.

-Uyuşturucu kullanımı ruhsal dengeyi alt-üst ettiği için kişileri intihara sürükleyebiliyor. Yani intiharları salgın boyutundan çıkarmanın bir yolu da uyuşturucu ile etkin mücadeleden geçiyor.

-İşsizlik ve geçim sıkıntısı da ruhsal dengeyi bozan önemli faktörler arasında yer alıyor. İntiharlarla kararlı bir mücadelede işsizliğin önlenmesi ve geçim sıkıntısını önleyecek sosyal önlemler alınması anlamlı bir değer taşıyor.

-İntihar haberlerinin medyada ayrıntılı olarak yer alması, dramatize edilmesi, zor yaşam koşulları karşısında normal bir tepki olarak sunulması intihar riski yüksek olan bireyleri olumsuz etkiliyor. Medyaya intihar haberlerini verme konusunda büyük sorumluluk düşüyor.

Muhalefeti oyalama taktiği mi?

Anayasa değişikliğinin Meclis’te referanduma sunulmadan kabul edilmesi için 400, referanduma sunulması için ise 360 oy gerekiyor.

Oysa Ak Parti’nin 264, MHP’nin 50, Yeniden Refah Partisi’nin 5, HÜDA-PAR’ın 4, DSP’nin 1 milletvekili var. Hepsini toplasanız 324 ediyor.

Yani mevcut tablo içinde Anayasa’yı değiştirmek ancak muhalefetteki partilerin desteğiyle mümkün.

Muhalefet partileri ise Anayasa’da iktidarın istediği değişikliğin yapılmasına karşı çıkıyor.

Bir diğer deyişle Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçmesi imkânsız.

Durum böyleyken iktidarı oluşturan partilerin sözcüleri sürekli olarak Anayasa’yı değiştireceklerini neden tekrarlayıp duruyorlar?

Bana kalırsa muhalefeti oyalama taktiği olabilir bu.

Muhalefet tüm mesaisini, enerjisini Anayasa’yı değiştirtmemek için kafa yormaya harcayınca iktidara yönelik yapması gereken pek çok eleştiri ya hiç gündeme getirilmiyor ya da arada kaynayıp gidiyor.

Son günlerde enflasyondan, geçim sıkıntısından, işsizlikten bahsedildiğini hiç duydunuz mu?

Yazarın Diğer Yazıları