Terörle nasıl bir mücadele...

Temelsiz ve öngörüsüz biçimde yürütülen sözde çözüm sürecinin sonlanmasının ardından terörle bir kez daha yüzleşiyoruz. Gerçi sayıların hiç bir önemi yok... Ama 7 Haziran'dan sonra, bu kadar kısa sürede 118 şehit verdiğimiz düşünülürse milletimizin acısı ve yaşanan sosyal travma bir nebze olsun kavranabilir. Şüphesiz uzun yıllara dayanan terörizmle mücadele konusu Türkiye için hem güvenlik hem de yönetsel bir sorun haline gelmiştir. Geldiğimiz noktada iç ve dış dinamiklerin beslediği etnik temelli ayrılıkçı politikalar özellikle gençler üzerinde her zamankinden daha fazla etki göstermeye başlamıştır. Cizre'de olup bitenleri anlamak için PKK'nın gençlik yapılanması olan YDG-H'nin gücünü ve stratejisini görmek gerekmektedir. Hiç kimsenin doğuştan terörist olmadığını ve belli başlı sosyo-psikolojik süreçlerden geçerek örgüte katıldığını hatırlarsak, problemin nasıl bir kaynaktan beslendiğini görmemiz daha katkı sağlayıcı olacaktır.

İdeoloji ve psikoloji inşası

Belirtmek gerekir ki PKK terör örgütü uluslararası desteği ve düşünsel boyutları itibariyle 90'lı yıllardaki konumundan çok daha farklı bir yerde duruyor. Dört parçalı Kürdistan projesinin ikisi olan K.Irak ve Suriye aşamaları neredeyse tamamlanmak üzere. PKK'nın Suriye kolu olan PYD, ABD'nin IŞİD'le mücadele alanında ciddi destek görmeye devam ediyor. Açıkçası Türkiye'nin geç kalınmış bütün çabalarına rağmen ABD, PKK-PYD ortaklığının bölgede daha da yerleşik hâl almasına göz yumuyor. Aynı zamanda Türkiye'yi Orta Doğu'ya hapsedecek ve Arap ülkeleri ile doğrudan temasını kaybettirecek bu gelişmeler, bölgesinde giderek yalnızlaşan bir ülke konumuna getiriyor. Artık PKK sadece dağlarda, kırsal alanlarda "gerilla" dedikleri mücadelenin ötesinde K. Irak ve Suriye'deki tecrübelerini Türkiye içine kaydırarak kurtarılmış bölgeler, sembolik başkaldırı alanları ve en önemlisi gençliğin yönelimi için yeni bir vizyon inşası gerçekleştiriyor. Bu süreç uluslararasılaşmayla birlikte farklı gelir düzeylerinden olan bireylerin ideolojik ve düşünsel inşası için kullanılıyor. Bir rapora göre Suriye'nin kuzeyi için başlatılan 6-7 Ekim olaylarının ardından Temmuz ayı itibariyle 4 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı PYD'ye destek için giderken, 1750 kişi de Kandil'den katılmış.

Hangi stratejiler kullanılıyor?

Terör örgütü bireyleri ihtiyaçları nispetine güdüleme, algı dünyalarına ve bilinç altına nüfuz etme, grup dinamiğini kullanarak örgüt üyesi haline getiriyor. Bu kapsamda belli başlı taşıyıcılar irdelenirse herkes sorunun bu boyutuna ilişkin hassasiyetini daha da artırabilir. Necati Alkan'ın terör konusundaki çalışmasında örgütün sosyo-psikolojik yöntemleri şu şekilde ortaya konuluyor. (1) Gençlik açısından üniversite, iş yeri, mahalle ve nihayet sosyal medya arkadaşlıkları terör örgütleri için önemli bir kazanım alanı. Bu şekilde ikna edilen ya da kandırılanlardan bazılarının itirafları gerçekten ibret alınacak türden. (2) Her ne kadar kırsaldan kente göç artsa da akrabalık ilişkileri örgütün yöresel etki ve baskısını hissettiren bir araç olarak değerlendiriliyor. Özellikle batıdan doğuya gidildiğinde bu ilişki ağı kendisini daha çok hissettiriyor. (3) Terör örgütü hemşehrilik ilişkilerini de değerlendirmekte özellikle üniversitelerde ve kent ortamında yalnızlaşmış bireyler üzerinde bunu bir araç olarak kullanıyor. (4) Terör örgütü medyanın da etkisiyle gençler üzerinde her an her ortamda propaganda yapabilir hale geliyor. Söyleşiler, konserler, piknikler, sportif birliktelikler vb.. sosyal-kültürel etkinliklerde bireyleri tanımakta ve ardından sempati kanalları yaratıyor. Bu kapsamda en iyi çözüm önleyici hamlelerle karşılık vermek olabilir. Muhakkak ki bunda ailelerin kararlı ve olgun tavırları ile istihbaratın büyük payı bulunuyor. (5) Kurulduğunda Marksist-Leninist bir ideoloji üzerinde yürüyen PKK, dış güçlerin de etkisiyle etnik temelli terör konseptine geçmiştir. Bireylerin eksiklikleri, ekonomik yetersizlikleri ve bu yöndeki algılarını kullanarak sorunu etnik kökenlerine indirgeyip kendisini hak ve özgürlüklerin savunucusu konumuna taşımaktadır. Düne göre ülkemizde daha fazla kişinin PKK'yı "Kürtlerin haklarını savunan bir temsilci" olarak gördüğünün altını çizmek lazım. Gerçi bu ülke "Öcalan, Kürtlerin lideridir" diyen Başbakan yardımcıları da görmüştür ya neyse...

Bu tespitler şunu gösteriyor ki meselenin güvenlik boyutu ve uluslararası dayanakları dikkate alınarak askeri adımlar en etkili biçimde işletilmeli... Fakat terörü besleyen kaynaklar bitirilmeden bu problemin tamamen ortadan kaldırılmasının güçlüğü de görülmeli.

Yazarın Diğer Yazıları