Töre-terör-karanlık!!!

Orta Anadolu'dan Karadeniz'e, oradan da Doğu ve Güneydoğu'ya kadar karanlığın tablosu hiç değişmiyor...
Bağnazlığın eğitimi en çok kuşattığı bölgelerde; Urfa, Adıyaman, Mardin, Siirt Bitlis gibi kentlerde, sadece türban taktırılan küçük yaştaki çocukların sıbyan mekteplerinde değil, tarikat ve cemaatlere ait kaçak Kur'an kurslarıyla "medrese" adı altında açılan yasa dışı hücrelerde de en büyük hedef kızları sosyal yaşamdan uzaklaştırmak...
Geçen hafta Güneydoğu'yu dolaştığımızda tarikat ve cemaatlerin özellikle kız çocuklarını hedef alan hücreleşme faaliyetlerinin anaokulu ya da medrese adı altında, çoğu türbelerin, camilerin ve kaçak Kur'an kurslarının çevrelerinde, (denetimden uzak) devasa bir zincir haline geldiğini gördük...
Doğu ve Güneydoğu'da tesettür ilkokullara kadar inmiş...

Kendilerini "şeyh, molla" diye niteleyen sözde din adamlarının mezarlık çevrelerine kadar ulaşan tekke-medrese adı altındaki birimlerinde, "okullardaki hanımefendileri sohbete bekliyoruz" şeklinde sosyal medya ya da duvar ilanları üzerinden yapılan duyurular özellikle küçük kız çocuklarını hedef alıyor...
İşte gericiliğin kıskacında tarikat ve cemaatlerin cirit attığı Doğu ve Güneydoğu kentlerinde El Kaide, IŞİD ve Hizbullah gibi dinci örgütlerin taban bulması da boşuna değil...
Ve ne acıdır ki, terör örgütleriyle bağnaz yapılar arasındaki iş birliğinin sosyal yaşama kırmızı çizgiler çektiği Doğu coğrafyasında, töre cinayetlerinin kadınları hedef alması da şaşırtıcı olmuyor...
Peki; bu karanlık üçgen giderek büyürken, karma eğitimi hedef alan devletin Millî Eğitim Bakanlığı ne yapmaya çalışıyor?..

Tarikat-örgüt-medrese!..

Karma eğitimi hedef alan girişimler aslında kızlar için açılan imam hatip liselerinin yaygınlaştırılması ile başlamıştı...
Türkiye'nin neredeyse tamamında yüzlercesi açılan kız imam hatip liselerinin yanı sıra, tarikat ve cemaatlerin açtığı okullarda da adeta medrese eğitimi veriliyor...
Mardin, Diyarbakır, Adıyaman, Siirt, Bitlis gibi tarikat ve cemaatlerin etkin olduğu kentlerin özellikle kenar mahallelerinde on binlerce küçücük kız çocuğu da ilkokullara, ortaokullara tesettür kıyafetleri ile giriyor...
Bu yapılanma, feodalite ile gericiliğin kadınlar üzerindeki baskısının temellerini de atarken, tekke ve zaviyelerin kapatıldığı bir ülkede, aynı sistemle çalışan tekke ve medrese adı altındaki hücrelerin devletin gözü önünde, üstelik sosyal medyada cirit atarak faaliyet göstermesini artık kimse umursamıyor...
Güneydoğu kentlerini adeta esaret altına alan sığınmacı istilası da sadece Suriyeli ve Afganların her kentte yüz binlerce kişilik koloniler oluşturmasına yol açmıyor, aynı zamanda sınır ötesinden gelen ve kendilerini "Molla Seyda" diye niteleyen şahısların medreselerine de taban buluyor...
Daha 10 yıl öncesine kadar neredeyse her hafta beş genç kızın töre cinayetine kurban gittiği Güneydoğu'da, kadınları, kızları hedef alan aşiret yapısıyla bağnaz örgütlenmeler yüz binlerce kız çocuğunun okula gitmesini de engelliyor...
İşte AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte hedef olan Tevhid-i Tedrisat büyük erozyona uğratılırken, iktidarın bir gecede binlerce okulu imam hatibe dönüştürmesi, sıbyan mektebi adı altındaki tarikat hücrelerine göz yumulması ve mollaların okullarda cirit atmasına izin verilmesi yetmezmiş gibi, karma eğitimin bizzat Millî Eğitim Bakanı tarafından hedef alınması eğitimde sistemleşen karanlığı koyulaştırıyor...

Türkiye Afganistan değil...

Cami imamlarının, tarikat ve cemaat şeyhlerinin sosyal faaliyet adı altında okullarda görevlendirildiğine ilişkin son beş yılda medyaya yüzlerce haber yansıdı...
Bu yapılanma Orta Anadolu ve tarikatların cirit attığı Karadeniz Bölgesi ile özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yürütülen laik eğitim karşıtı kampanyalar nedeniyle sadece kız çocuklarını değil, erkek çocuklarını da okullardan uzak tutuyor...
İşte bu ortamda Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, katıldığı bir televizyon programında, karma eğitimi hedefe oturtması eğitim üzerindeki sinsi bir çalışmanın hazırlığı olarak da yorumlanıyor... Demişti ki Tekin;
“Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli...”
Bakanın infial uyandıran bu açıklaması, aynı zamanda eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve çöküşlerden habersiz olunduğu anlamına da geliyor...
Örneğin; Aydın'da Eğitim-İş şubesince düzenlenen bir raporda fen liselerinin çöküşe geçtiğine dikkat çekilmiş...
Bu arada Eğitimde Reform Girişimi'nin (ERG) tespitleri de Millî Eğitim Bakanlığı’nı yalanlıyor...
Yani aileler kızlarından endişe duydukları için değil, sistemdeki aksaklıklar ve çarpıklıklar yüzünden sorunlar yaşıyor...
ERG Koordinatörü Meltem Arık'ın dün medyaya yansıyan açıklamasına bakılırsa da, 289 bini kız olmak üzere 570 binden fazla çocuk "zorla evlendirme ve derin yoksulluk nedeniyle" eğitim göremiyor...
Bu arada MEB'in okullaşma oranının yüzde 98'den yüzde 93'e gerilediğine ilişkin kendi verileri de bakanın iddialarını yalanlıyor...
Yine bakanlık verilerine göre, ilkokuldan liseye kadar okullaşmada kız ve erkek çocukların oranı eşit haldeyken, üniversite boyutunda kızların daha çoğunlukta olması da ailelerin isteği gerekçe gösterilerek kızlar için ayrı okul planının dayanaksız olduğunu kanıtlıyor...
Binlerce yurttaşı Türkiye'ye kaçan Afganistan'da kızların okula gitmesinin yasaklanması tüm dünyayı sarsmışken, laik cumhuriyetin Millî Eğitim Bakanı’nın karma eğitimi hedefe alması utanç verici değil mi?..

Yazarın Diğer Yazıları