"Tuz", rüşvet, yargı!..

"Tuz", rüşvet, yargı!..

Çin Halk Cumhuriyeti geçen yılın ortalarında, yargıdaki büyük bir rüşvet operasyonu ile sarsılmıştı...
Rüşvetten tutuklanan eski Adalet Bakanı Fu Cınghua, Pekin Kamu Güvenliği Bakan Yardımcılığı görevini yürüttüğü dönemde,
kendisi ve akrabaları aracılığıyla 117 milyon yuan (yaklaşık 14,9 milyon dolar) rüşvet aldığı suçlamalarını kabul etmişti...
Büyük operasyonda sadece sadece Cınghua idam cezasına çarptırılmadı, farklı eyaletlerdeki üç emniyet müdürü 14 yılla ömür boyu arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmış, bazı emniyet ve istihbarat görevlileri de farklı cezalar almıştı...
Türkiye'de ne zaman bir rüşvet operasyonu yapılsa, bu konuda ağır cezalardan kaçınmayan Çin'deki yasal uygulamalar da geliyor herkesin aklına...
Çünkü "et kokarsa tuz, ya tuz kokarsa ne" sorusu rüşvet gibi rezaletlere izin vermeyen tüm devletlerin en büyük sorunu...
Türkiye işte bu soru açısından kafaları karıştıran onlarca vakayı tartıştı uzun yıllar...
Alkollü araç kullanarak trafikte masum insanları öldürenlerin, aile içi şiddette ceza alanların ya da kamuda adı rüşvete karışan bürokratların nasıl oluyor da kısa süre hapis yattığı soruları hep tartışma yarattı...

Adana, Samsun, Kadıköy...

CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer'in iki yıl önce gündeme getirdiği büyük bir rüşvet operasyonu da, yargıdaki çelişkili uygulamalarla ilgili soruları hep akıllarda tutuyor...
Adana Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele ekipleri, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün açtığı ihalelere fesat karıştırıldığını ve devletin yaklaşık 60 milyon TL zarara uğratıldığını belirlemişti...
200'den fazla kişinin göz altına alındığı, Adana Millî Eğitim müdürü ve yardımcılarının içinde olduğu operasyonda 8 kişi tutuklanmış, 52 kişi için daha tutuklama talep edilmişti...
Buraya kadar bakıldığında, Adana'daki skandal Türkiye'de artık klasikleşen bir yolsuzluk haberi gibi görünüyordu...
Ancak asıl vahamet yargının bu olaya bakış açısındaydı!..
Orhan Sümer, çelişkileri Meclis'e verdiği yazılı soru önergesinde gündeme getirerek şöyle demişti;
"Artık tuz kokmuş... 200'den fazla kişinin gözaltına alındığı, yerde hakim, 'örgüt yok, bireysel suç' kararıyla tutuklamaları gerçekleştiriyor!.. Nasıl örgütlü suç olmaz?.. Soruşturmanın, bakanlıktaki önemli kişilere ulaşmasının önüne mi geçilmek isteniyor? Bu soruşturma mutlaka titizlikle ve şeffaflıkla yürütülerek sonuna kadar gidilmelidir."
Orhan Sümer'in bu soruları yanıt bulmadı, cezaevinde de pek kimse kalmadı...
Benzer bir olay da 2020'de Samsun'da kafaları karıştırmıştı...
Samsun Büyükşehir Belediyesi'ne 22 Aralık 2020 günü düzenlenen operasyonda, bir daire başkanı, Y. T. adlı bir müteahhitten "30 bin lira rüşvet alırken suçüstü" yakalanmıştı...
Makam odasındaki gizli çelik kasasında 135 bin Euro, 36 bin TL, 5 külçe altın, 1059 çeyrek altın, 75 tam altın, 50 yarım altın, 40 gayrimenkul tapusu ve çok sayıda başka şahıslar adına banka hesap cüzdanları" da bulunan daire başkanı tutuklanmış ve 12 yıl hapis istemiyle yargılanmıştı...
Ancak nasıl oluyorsa, "rüşvet almaktan 4 yıl 2 ay hapis cezası"na çarptırılan o zat tutukluluk süresi göz önüne alınarak ikinci duruşmada tahliye edilmişti...
Peki, sürekli rüşvet-haciz haberleri ile gündeme gelen Kadıköy Belediyesi'nde 224 rüşvet şüphelisinden 32'sinin kısa süreli tutukluluğun ardından, eski AKP milletvekli Zehra Taşkesenlioğlu’nun eşi Ünsal Ban'ın ise "kara para aklama" suçundan yargılandığı davada 13 ay sonra serbest kalması ne anlama geliyor?..

Erdoğan, HSK, soruşturma...

İnternette kısa bir araştırma yapıldığında görülecek ki, "cinayet sanığına tahliye", "onlarca vatandaşı öldüren Hizbullahçılara tahliye", "rüşvet operasyonunda tahliye", "Kadın cinayetinde tahliye" gibi yüzlerce haber çıkıyor karşımıza...
İşte geçen hafta bir iş adamını kaçırıp işkenceyle öldüren üç zanlının tahliye edilmesi medyada tartışma yaratmışken, dün de İstanbul Pendik’te trafikte yarışırken, seyir halindeki araca arkadan çarparak sürücünün ölümüne neden olan 20 yaşındaki iki sanığın tahliye edildiği haberi toplumun kafasını karıştırdı, vicdanları yaraladı...
Okurlar tüm bunlara neden dikkat çektiğimizin farkında olmalı...
İşte İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın adliyedeki rüşvet çarkıyla ilgili HSK’ya dilekçe vermesinin yankıları sürüyor...
Gazeteler bu mektubu haberleştirirken, "uyuşturucu kaçakçılarının, yasadışı bahisçilerin, milyonlarca lira gasp edenlerin tahliye edildiği ve erişim engeli kararlarının para karşılığı verildiği" iddialarına da yer vermişti...
Adalet Bakanlığı bu iddialarla ilgili soruşturma başlatırken, konuyla ilgili haberlere de erişim yasağı getirilmişti...
Ve dün de medyaya yansıdı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan soruşturmanın derinleştirilmesi için HSK'ya talimat vermiş, bu arada rüşvet iddialarında adı geçen bir hakimin başvurusu üzerine iki savcı hakkında da soruşturma açılmış...
Tüm bu gelişmelerden sonra üç soru dikkat çekiyor;
Çin gibi ülkelerde rüşvet idamla cezalandırılırken, Türkiye'de dikkat çeken kuşkulu tahliye iddiaları neden artıyor?..
İçişleri Bakanlığı son 4 ayda da binlerce aranan şahsı, ruhsatsız silahı, uyuşturucuyu ele geçirirken ve çeteleri çökertirken yargının rüşvet iddialarıyla sarsılması çelişki değil mi?..
Ve asıl mesele, yargı ve güvenlik kurumlarında çalışanların büyük bölümü elbette işlerini namusuyla yaparken, bürokrasideki çürük elmaların üzerine yeterince gidilecek mi, adaletin uygulandığı son nokta olan yargı kurumlarının üzerine düşen gölge kaldırılacak mı?..
Adalet sadece mülkün temeli değil, toplumun güvencesiyle huzurudur ve tabii ki herkese lazımdır... İşte bu yüzden, ne olursa olsun, tuzun da kokmasına ortam hazırlanmamalı!..

Yazarın Diğer Yazıları