Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Baskının en sofistike hallerine de layıksınız canlarım

 

... 2.5 yıl önce Ekvador’da bir yayın grubunun başına gelenler... Gazetenin bir yazarı ülkenin başkanını bir polis ayaklanmasını kontrol edemediği ve onlarca insanın ölümüne sebep olduğu için ’insanlık suçu’işlemekle itham eden bir yazı yazdı. Başkan çıldırdı. Gazeteye 80 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Bu tazminat davasına bakan hakim ahlaklı çıktı ve dedi ki;  “Başkanın avukatları bana ulaşıyor, baskı yapıyor, özel muamale istiyor. Olmaz böyle şey!”   Davadan azledilmekle kalmadı, 90 gün meslekten de uzaklaştırıldı. Tabii davaya başka hakim geldi. Onun da bazal bir ahlak anlayışı vardı ve dedi ki;  “Köşe yazısına karşılık talep edilen tazminat katiyen orantılı değil, bu nasıl iş?”  Hop, davadan alındı. Üçüncü hakim kullanışlıydı, neyse ki. 3 bin sayfalık dava dosyasını 1 saatte okudu, şıp diye duruşma günü belirledi, 5 saatte kararı verdi: 40 milyon dolar tazminat ve köşe yazarına 3 yıl hapis. Ülkenin en prestijli ve büyük gazetesi El Universo bunu yaşadı.
(...)
Doğan Yayın Holding’e 2009 yılında kesilen (...) vergi cezasını hatırlayın mesela. Türkiye ticari hayatına sadece bir rekor değil, aslında Demokles’in Kılıcı olaraktan geçti.  “Bugün Doğan’a yarın bana”  yahut  “Koskoca Doğan’a yaptılar, bizi sakız diye çiğnerler gülüm” gibi.
O günden sonra başka patronlar iktidarın karşısında bel nahiyesinden 90 derece bükülerek durmayı günlük iş akışlarının önemli maddesi haline getirdiler.
(...)
Gezi olayları başladığı günden itibaren neredeyse her konuşmasında, bazen Koç Üniversitesi kampusu bazen de Divan Oteli üzerinden Koç grubuna hiddetini belli etmişti Başbakan. (...) Şu anda hem Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu’nun hem de Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu(EPDK) Koç Grubu’nun peşinde. (...) Evet, baskının hem en eski ve kaba olanını, hem de en sofistike hale getirilmiş olanını bir ülke olarak aynı anda tecrübe edebildiğimiz yıllardan geçiyoruz. Bi Ekvador, bi biz. Seviye bu.
Ezgi Başaran/Radikal

 

+++

 

Wikileaks’e ne yaptın da The Times’a yapacaksın...

 

...  RTE de meşrebi gereği The Times’ı suçladı. (...) Dava açacaklarını belirtti.
“Dava açmak”  deyince de benim aklım hemen 2010 yılına gitti.
Ünlü Wikileaks Belgeleri arasında yer alan bir belgeyi hatırladım!
(...)
 Ankara’dan 30 Aralık 2004 tarihinde geçilen belgenin 21. maddesinde bizzat RTE’nin İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu iddia ediliyordu!
“AKP iktidara yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerek geldi. Hâlbuki AKP’lilerin bize anlattığına göre, partinin ulusal, bölgesel ve yerel seviyesinde ve bakanların aile üyeleri arasında çıkar çatışmaları ve ciddi yolsuzluklar var.”
(...)
 Geçen hafta The Times’da çıkan ilan eninde sonunda siyasi bir ilandır. İddiaları soyut seviyede kalmaya mahkûmdur.
Yukarıda alıntı yaptığım Wikileaks belgesi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını somut bir suçlama ile ve  “diktatör”  nitelemesinden çok daha ağır bir ithamla suçluyor.
(...)
 RTE ne yaptı?
04.12.2010 tarihinde “İsviçre’deki banka hesapları iddiaları” karşısında ne yapması gerektiğine dair çalışma yapmak üzere bir Komisyon kurdu! Başına yine adı geçen belgelerde yolsuzluk yapmakla alenen suçlanan AKP’lilerden birisi olan Abdülkadir Aksu’yu geçirdi!
 Kuruluşunun ardından bugün itibari ile 2 yıl 7 ay geçen Komisyon şu ana dek kılını kıpırdatmadı. (...)   “The Times’a karşı hukuki girişimde bulunmak” mı dediniz?  Önce Wikileaks’e karşı hangi hukuki girişimde bulunduğunuzu açıklayınız!   
Cüneyt Ülsever/Yurt

 

+++

 

“Ayşenur Aslan isimli yazar”dan “Yalçın Akdoğan isimli danışman”a ağır cevap

 

Mühendislik birikim ister siz budama yapıyorsunuz

 

Ayşenur Aslan’ın önceki gün Yurt gazetesindeki köşesinde, Yalçın Akdoğan hakkında yazdıklarıyla fitili ateşlenen polemikte taraflar birbirlerine girdi.
Önce Akdoğan Star’daki köşesinden “gazetecileri işten attırdığı” yönündeki ifadeleri yalanlayarak,  “Bir süredir Ayşenur Aslan isimli yazar benimle ilgili yalan ve iftiralarla dolu yazılar yazıyor. (...) ” Ne yapıyor bu Demirörenler? Bizi arkadan mı vurmak istiyorlar? Derhal gerekeni yapmazlarsa onları da sileriz... “ şeklinde bir ifadeyi bana atfederek Can Dündar’ın işten atılması için uğraştığımı söylüyor. (...) Derya Sazak ile en son İmralı tutanakları diye servis ettikleri haberden sonra kısa bir görüşmemiz olmuştu. Uzun zamandır ne bu gruptan bir yöneticiyle ne de gazetenin sahipleriyle en ufak bir görüşmem, selamlaşmam, mesajlaşmam söz konusu olmamıştır...”  yazdı.
Ayşenur Aslan da Akdoğan’ın bu sözlerine twitter hesabından cevap verdi:
 “Sayın Yalçın Akdoğan yazdıklarımın en az 7, 8 tanığı var. Döneminizde konuşmaktan korkacaklarına güveniyorsunuz. Buna güvenip doğruları gömebileceğinizi sanıyorsunuz. Ben o meslektaşlarımın adını veremem, vermem. Ama yazdıklarıma zaten medyanın yarısı tanık.
Ayrıca ben sizin ve AKP iktidarının medya mühendisliğini yaptığınızı düşünmüyorum. Bu, ayrı bir birikim ister. Siz doğrudan budama yapıyorsunuz. Hem de o kadar fütursuzca ki gazete komşunuz Fehmi Koru bile “yeter” diye yazdı..”

 

+++

 

Şok... Şok... Şok... Yanaka yazar kasaptaki ete soğan doğradı...

 

Zaman’ı Doğan Grubu’nun yayın organlarına benzeten Barlas’tan “Gülen” çıkışı: Niye dönmediğini anlamak mümkün değil!

 

... Türk medyasındaki tabloyu genel açıdan bilen ama ayrıntıları ve mülkiyet yapılarını bilmeyenler, ilk bakışta “Today’s Zaman” ın da Gezi eylemlerinin sözcüsü ve pompalayıcısı konumundaki Doğan Medyası’na ait bir yayın organı olduğunu düşünebilir.
(...)
 “Cemaat böyledir, Cemaat organlarında yazanlar iktidar yanında yer almaz” demeyin sakın.
Ben 28 Şubat post-modern darbesinde çok kısa süre Zaman’da yazmak imkânına kavuştum. Ama dönemin sorumlularından biri olan Mesut Yılmaz’ı eleştiren cümlelerim yazılarımdan çıkarılmak istendiği için ayrıldım Zaman’dan.
28 Şubat’ta atanmış Mesut Yılmaz’a sergilenen muhabbet ve hoşgörünün şimdiki seçilmiş Başbakan Erdoğan’dan niçin esirgendiğini anlamakta tabii ki zorlanıyorum.
(...)
İşte bu Cemaat’in yayın organlarında yer alan bazı yorumlara bakarsanız, Başbakan Erdoğan’ı desteklemek ve sokak eylemlerine karşı çıkmak, hem düşünce özgürlüğüne, hem de basın özgürlüğüne karşı olmakla eş anlamlıdır.
Sayın Gülen’in ülkeye ve insanlara sunduğu hizmetlerini yok saymak sadece insafsızlıktır. Ama onun ülkesine neden dönmediğini ve Cemaat’in bazı sözcülerinin neden bir siyasi karşı kampın üyeleri izlenimi verdiklerini anlamak da mümkün değildir...
Mehmet Barlas/Sabah

 

+++

 

Gazetecilerden vatandaşı muhbirleştirme girişimine tepki

 

Komşu, şikayet et

 

... Demokratik bir ülkede ve hele Anayasa’sında varken, “yeni anayasaya konuyor” denirken vatandaşın gösteri, tepki özgürlüğünün polis kuvvetiyle bastırılması kabul edilemez. Vatandaşlar komşularını ihbara teşvik edilemez.
Diyelim ki aralarında bir çekişme var ve adam komşusu için yalan ihbarda bulundu. Bu ülkede “iddia eden ,ispatla mükelleftir” sözü tarihe gömüldüğüne göre masum insanlar imzasız-asılsız ihbarlarla (bu güne kadar hep görüldüğü gibi) sorguya mı alınacak, gözaltı ve tutuklama ile mi karşılaşacak?
Bu olaylara “ancak darbe döneminde rastlanır” diyenler haksız mı şimdi!
Ruhat Mengi/Vatan

 

+++

 

Otoriter devlete bir adım daha

 

 ... Komşunun komşusunu ihbar etmesi isteniyor.. Mesela; ’üst kata acayip kılıklı adamlar girip çıkıyor’diye yaz at kutuya..
Alsın başına belayı!..
Hoş geldin totaliter rejim.. Hoş geldin evin içini gözleyen devlet anlayışı..
Mehmet Tezkan/Milliyet

 

+++

 

“Alçak diyeceğim”

 

...Neredeyiz, ne yapıyoruz, ne yiyip ne içiyoruz, ne zaman otobüse, vapura, uçağa biniyoruz, kime telefon ediyoruz, hangi bankaya para yatırıp kime gönderiyoruz, nereden alışveriş yapıyoruz; devlet zaten bunların hepsinin kaydını tutuyor.
O zaman böyle bir sistemi neden hayata geçiriyor?
Neden olacak;  “güvensizliği artırmak, korku imparatorluğunu büyütmek”  için...
(...)
Mahallelere konulacak o kutuların başında göreceğim komşularıma bundan sonra selam bile vermeyeceğim.
Onlardan söz etmem gerektiğinde sadece  “alçak muhbir vatandaş”  diyeceğim...
Mustafa Mutlu/Vatan

 

+++

 

Muhalefetin kriminalize edildiği bir rejime demokrasi denemez; demokrasi, muhalefeti olan rejimlerdir.
İhsan Dağı/Zaman