Türk dünyasını anlamamak...

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını elde eden Türk Cumhuriyetlerinin “yeni dünya düzeni” açısından farklılaşarak güçlenen coğrafyalar meydana getirdiği söylenebilir. Öyle ki 90’lı yılların ortaya koyduğu karmaşa ve baskı ortamı Orta Asya bölgesini derinden etkilemiş; 1995-2000’li yıllar arasında başlayan dönüşüm ve ekonomik geçiş pek çok şeyi tersine çevirmeyi başarmıştır. Böylelikle bölgenin kendi aktörlerinin dışında yeni oyuncuların sahneye girme süreci başlamıştır. ABD, Çin ve doğal bir komşu sayılan Rusya’nın, yaklaşık 15 yıldan bu yana Orta Asya bölgesinin yerleşik birer güç merkezi haline geldiğini ifade etmek mümkündür. Küresel güçlerin Orta Asya bölgesine olan ilgisi, ekonomik temelli siyasi kutuplaşma süreçleriyle açıklanabilir. Buna göre bölgenin en önemli ülkeleri olan Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve kısmen de olsa Kırgızistan’ın sahip olduğu enerji kaynakları, soğuk savaş sonrasındaki dünya algısında Orta Doğu-Orta Asya arasında oluşan “diplomatik tahterevalli siyasetine” cevaz vermiştir. Çünkü küresel güç mücadelesi enerji güvenliğinin sağlanması, uluslararası rekabet üstünlüğünün sürdürülmesi ve çok uluslu şirketlere yeni kaynaklar sağlanması amacıyla dünyanın yeni enerji üssü sayılabilecek Orta Asya’da etkin olmayı gerekli kılmaktadır.
Bununla birlikte dünya genelinde birincil enerji kaynaklarının ilk sırasında yer alan fosil yakıtlardan petrolün, stratejik konumunu uzun yıllar sürdürmesi beklenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın çalışmalarına göre 2008 yılı itibariyle dünya enerji ihtiyacının %34,6’sını karşılayan petrolün 2030 yılında toplam enerji tüketimindeki oranının % 33 olması öngörülmektedir. 2008 yılı verilerine göre 1,3 trilyon varil olan dünya toplam petrol rezervinin %56’sı Orta Doğu blokunda görülmekte iken Orta Asya bölgesindeki petrol rezervi %10 ile 5. sırada yer almaktadır. Doğal gazda ise Orta Doğu bölgesi %35, Orta Asya % 7’lik bir rezerve sahiptir. Yine dünya uranyum üretiminde Kazakistan 2’nci Özbekistan ise 4’üncü sıradadır. Uranyum madeninin bilinen rezervlerle dünyaya 100 yıl yetecek enerjiyi sağlayabildiği göz önüne alındığında, nükleer güç mücadelesi bakımından yeni bir alanın meydana geldiğini ifade etmek mümkündür. Bütün veriler dünya enerji savaşlarında Orta Doğu’nun ardından, Orta Asya bölgesinin de vazgeçilmez konuma geldiğini göstermektedir. Bu süreci anlamamak, irdelememek ve sırt çevirmek gelecekteki muhtemel gelişmeleri kabullenmek demektir. Dolayısıyla Türkiye, gelişmeleri iyi analiz etmeli ve uyanık olmalıdır.
Yaşa Azerbaycan
18 Ekim’de bağımsızlığının 21. yıldönümünü kutladığımız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin erkin ve güçlü bir devlet olarak ebediyen yaşamasını diliyorum. Azerbaycan’ın yenilenen başkenti, büyüyen ekonomisi ve jeopolitik üstünlüğü ile Türkiye ve dünya açısından büyük önem taşıdığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Muhakkak ki acil çözüm bekleyen problemler de var. Örneğin gelir dağılımındaki adaletsizlik ve giderek açılan mesafe...
Teşekkürler
Okuyucularımdan Ahmet Yüksel, Doğan Tufan, Mustafa Karaca, Marat Turdeva, Ali Güneş ve Buket Şimşek’in nazik mesajları için teşekkür ediyorum. Emekli öğretmen Rahim Demirbaş’ın bütün imkansızlıklara rağmen ormanları korumak ve artırmak için yaptığı gayretleri alkışlıyorum. Mesajını bizzat Orman Genel Müdürlüğü’ne ilettiğimi belirtmek istiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları