Türk halkının devrimci zekası

Aslında bir çok kelime ve kavramımız gibi,  “yurtseverlik” ve  “devrimci’’liği de kapmaya çalışıyorlar. PKK’nın kurduğu bir gençlik grubu, kendilerine Devrimci Yurtsever Gençler adını vermişler. Ama ben devrimci demeye mecburum, çünkü yazacağım olaya çok yakışıyor.
Ramazan’ın ilk günü, kendilerine “anti kapitalist” ve “devrimci Müslümanlar” diyen gençler, İstiklal Caddesi’nde olağanüstü bir iftar sofrası kurdular. Adına da yeryüzü sofrası demişler.
Herkes yemeğini getirmiş paylaşıyordu. Bağdaş kurmuş veya diz çökmüş gençlerin yaptıkları bu iftar çok heyecan vericiydi. Baş örtülü, baş örtüsüz, sakallı, sakalsız, genç, orta yaşlı bir çok insan inanılmaz bir muhabbet ve neşe içinde oruç açtılar. Şimdiye kadarki iftar görüntüleri gayet donuk ve alışıla gelmişlik izlenimi uyandırırken, bu sofra cıvıl cıvıldı. Bir de üstelik oradan ayrılanların bir kısmı Dolmabahçe Camii’ne teravih kılmaya gittiler.

 


***

 


Aynı anda, belediyenin meydanda verdiği iftarda garip şeyler olmuş. Yemek yiyemeyenler varmış mesela. Çalışmak için tutulan gençlerin bir kısmı, işin içinde AKP olduğunu öğrenince orayı terk etmişler.

 


***

 


Yeryüzü sofrasını seyrederken, “Türk halkının devrimci zekası işte budur” diye düşündüm. Ahlakta, doğrulukta, cesarette, helalde, dostlukta, kardeşlik ve dayanışmada bir araya gelinmesi için bulunmuş harika bir düzenlemeydi bu. Düzenleyenleri tebrik ederim.
Gezi Parkı’ndaki Miraç Kandili gecesini de zevkle ve memnuniyetle izlemiştim. Din ile ibadetin ayrı şeyler olmadığını, tam tersine, İslamiyette devrimci bir ruhun olduğunu düşünmüştüm. İyiye, ahlaka, doğruya, kurtuluşa evrilen bir ruh.
Mesela, insanları yıldırmak için boyuna gözaltına almak ve ayrıca tutuklamak, daha da kötüsü ölümlere ve yaralamalara, sakat kalmalara neden olmak, cahiliye dönemi insanı için belki olağandır. Ama İslamın ruhunu kavramış biri, insanın ne kadar kıymetli olduğunu, yaratılanların en şereflisi olduğunu bilir. Sokaklarda pala sallayarak gezmez, mermiyle göz çıkarmaz, zehirli gazla insanları taciz etmez, dövmez, coplamaz, hak ve hakikati tanır, ona uygun davranır. Şatafattan hoşlanmaz, iftarını, işte yeryüzü sofrasındaki gibi, tevazu içinde yapar. Lüks otel meraklısı değildir. Jiple, yalıyla, dolarla ilgisi yoktur. Vatanını sever ve kıskanır. Topraklarını, sanayiini, tarlasını, ekonomisini çarçur etmez.

 


***

 


Gezi Parkı’nda başlayan sosyal devrim, yeryüzü sofrasında devam etti. Kimse kimseyi artık laiksin, dindarsın diye sınıflandırmaz. Yaşlı, başörtülü teyzelerin elinde bayrak, aslan gibi genç direnişçilerin bağdaş kurarak oturdukları sofrada harika bir iftar vardı.
Ben de Abdullah Gül’ün dediği gibi, “güzel şeyler olacak” diyeyim bari. Benim söylediğim anlamdaki güzel şeylerin, onun kast ettiği güzel şeylerle ilgili olmamasına rağmen.

Yazarın Diğer Yazıları