Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Türk Irkı sağolsun!

Yine 3 Mayıs..

Yine hatırlayacağız, yine unutmayacağız!

Yalnızca Türkçülük mefkûresine inanmış oldukları için, yalnızca Türk Milleti’nin ferasetine inandıkları için vatan hainliği ile suçlanan o insanların isimlerini hafızamıza iyice kazıyacağız...

Ancak bir yatağın sığabildiği o basık, pis, ışıksız ve her türlü haşeratın cirit attığı hücrelerde çektikleri çileyi her 3 Mayıs’ta yeniden anımsayacağız...

Her türlü matbuatın, radyonun, kalemin ve kâğıdın, aileleriyle görüşmelerinin, nâdiren tuvalete gitmelerine müsaade edildiği zamanlarda birbirlerinin yüzlerine bakmalarının dahi yasak olduğu o netâmeli zamanları aklımızdan hiç çıkarmayacağız...

Vatanperver oldukları için, tarihin defalarca şahâdet ettiği Türk’ün kâbiliyetlerine inandıkları ve bunu ifâde ettikleri için her türlü zulme ve işkenceye mâruz kalan, tabutluklara sokulan o güzel insanları yine hayırla anacağız...

Bugün Türk bayrağı taşımanın suç, bölücü vatan hainlerinin bayrak dedikleri paçavrayı taşımanınsa hür olduğu bu ülkede;  üniversitelerinde teröristleri istemedikleri için aynı davaya inanmış olan gençlerin, yani yine vatanseverlerin katledildikleri, zulüm gördükleri bu ülkede o günleri hiç unutturmayacağız...

*  *  *

Ve Necip Fazıl’ın ifâde ediş biçimiyle bugün yine öz yurdunda garip olmanın, yine öz yurdunda parya olmanın bütün ağırlığını, yalnızca Türk ırkı sağ olsun diyen NejdetSançar’ın o günkü vakarıyla taşıyacağız..

Ruhu şad olsun..

“Beni beraat ettirin demeyeceğim çünkü benim için suç olarak gösterilen şey bu toprakları, bu ırkı sevmekten başka bir şey değildir.

Yurdumu ve ırkımı seviyorum, onun içindir ki Türk ırkçısıyım.

Bu sevginin manasını anlamayanlara sözüm yok.

Eğer bu günahsa beni mahkum ediniz. Bu mahkumiyeti övünçle kabul ederim, şeref sayarım.

Sizden adalet bekliyorum da demeyeceğim çünkü bu mahkeme adil değilse, o zaman büsbütün manasızdır.

En büyük mahkeme olan tarihin huzurunda alnı açık bir Türk oğlu olarak, hiç endişem yok.

On ayı doldurmakta olan ve büyük kısmı tahta masalarda yatmakla geçen hürriyetsizliğimi, millet yolunda çekilmiş, şerefli bir felaket olarak sayıyorum.

Duvarlar, ezilmiş hayvanların kan lekeleri ve rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmayacağı pis hücrelerde geçen haftalarım içinde bir ışık sızacak kadar küçük deliği olmayan, tavanı basık bir inde, hayır bir in değil, mezarda, ışığa güneşe ve hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykusuz gecelerim, yarın benim için acı fakat övünçlü hatıralarım olacaktır.

Bunlardan yılmış değilim. Bilakis bahtiyarım.

Yuvamın dağıtılmış olmasına, eşimin bir Türk anası olmak şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ızdırapları ve akıttığı gözyaşlarını unutmamış olmama ve bugün hayat kavgasında minimini yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ruhunda yarattığı fırtınalara rağmen bahtiyarım.

Türk’ü sevdim, seveceğim.

Ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş.

Hepsi kabul!

Türk Irkı sağolsun!”

 

Yazarın Diğer Yazıları