Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

'Türk' milleti haram 'etnik' ırkçılık helal!

Çözüm süreci ile birlikte 'etnik Kürt ırkçılığının' siyasallaşmasının önünü açan Sultan hazretleri, insanların 'balık hafızalı' olduğu zannına kapılmış olacak ki bugünlerde kendisini 'Türk devletinin' teminatı olarak görmeye ve "Ben gidersem eğer, bu milletin hali ne olur?" diye kara kara düşünmeye başladı.

Hazret, önce 'sonu belirsiz' bir işe kalkışıyor, sert kayaya tosladığını anlayınca bu kez ilkokul müsamerelerini aratmayan bir 'savunma refleksini' devreye sokuyor.

Aslında böyle davranınca ne kadar acınası bir hale geldiğini fark edebilse, belki de bir daha yapmayacak.

Sırf kendini değil, kendisini örnek alan 'minyatür sultan' özentilerini de rezil ediyor.

Aynı zamanda bir zamanlar iş birliğini 'Dolmabahçe mutabakatına' kadar götürdüğü bölücü dostlarını da mağdur duruma sokuyor.

Hatırlayınız lütfen; Mesud Barzani, Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses ile kol kola girip Diyarbakır'da halaya tutuşurken, milletin gözlerinin içerisine baka baka "Kürdistan" diye buyuruşunu.

Arkası çorap söküğü gibi geldi.

Cümle bölücüler, içinde 'Kürdistan' lafı geçen cümleler kurmak için yarışa girdiler.

Muhtemel, şimdi bir takım okullarda şu türden fişler yazdırılıyordur çocuklara:

- "Bak Şivan bak, Kekoistan'a bak"

- "Yak Recep yak, Rojin'e kına yak"

***

Hazret topu ortalıyor, hiç vakit kaybetmeyen 'kankaları' anında gole çeviriyorlardı.

Onun Diyarbakır şovundan hemen sonra Osman Baydemir işi daha da ilerletti ve "Türkiye Kürdistanı" ifadesini kullandı göğsünü gere gere.

Öyle ya aksini yapmış olsa eğer, Sultan hazretlerinin 'imamlığına' halel gelecekti.

Madem imam ortalığı kokuttu, 'şakirtler' meseleyi bir adım daha öteye taşımalıydı.

Madem HDP içindeki kardeşler 'iş birliğinde' bu denli heveskâr ve görevini layıkıyla ifa ediyor, o halde bu kez 'jest' sırası AKP'deydi.

Nitekim işine gelince 'akademisyen', işine gelince 'siyasetçi' kimliğini kullanmakta mahir zat, "Aslında Türk diye bir ırk yoktur" diye topa girerek bir milletin kimliğine karşı sahneye koyulan oyunu taçlandırdı.

Bir yandan 'siyasal Kürtçülük' körüklenirken, öte yandan da 'Türklüğün inkârı' gündeme taşınmalı ki taşlar yerine otursun değil mi?

Tam o zat programdan ayrılmıştı ki bu kez, 'yedek kulübesinde' bekleyen bir başka zat sahneye sürüldü.

Bir televizyon kanalında sarf ettiği cümle, kelimesi kelimesine, aynen şöyle idi:

- "Bir ırkın yaşamakta olduğu coğrafyaya Kürdistan deniliyor." 

Sonrasında 'Kürdistan' zırvası Meclis tutanaklarına kadar yansıdı.

***

'Taşlara' dahi kazınan binlerce yıllık köklü bir tarihi geçmişine rağmen, 'Türk ırkı diye bir ırk yok' ise eğer; peki 'Kürt ırkı' nasıl var oluyordu?

Bu 'tarihi' ve 'bilimsel' bir mevzu olduğu için cevabı vermek de tabii ki 'allamelik' taslayan malum zata düşerdi.

Sabırsızlıkla beklediniz değil mi; bir konferansta göğsünü gere gere "Kürt ırkı diye bir ırk yoktur" diyebileceği günleri.

Lakin o günler gelmedi, gelmeyecek.

'Etnik özürleri' ile tanınan zevatları atlayalım, zira onların 'niyetleri' zaten belliydi.

Bu tür meseleleri asıl açıklığa kavuşturması gereken bizzat Sultan hazretleriydi.

Ama onun için sandığınız kadar çok zor bir iş değildi bu; zira her zamanki gibi yine ölçmüş, biçmiş ve sonunda nasıl bir tepki geleceğini hesaplamıştı.

Dolayısıyla da gerekli tedbiri almıştı:

-  "Atatürk de Kürdistan lafı kullandı."

Hani dışarıdan bakan biri olsanız, sanırsınız ki 'Nutuk'u ezberlemiş, 'TBMM tutanaklarını' sular seller gibi yutmuş biri konuşuyordu.

Bir Allah'ın kulu çıkıp da diyemedi:

Peki aynı Atatürk başka neler söylemiş, bir iki cümle daha rica etsek sizden?

Yok değil mi 'diğer sözlerine' dair elinizde herhangi bir evrak?

***

İslam dinini 'kendi etnik rahatlıklarını' perdelemek için adeta bir 'maske' olarak kullananlar; bir daha karşınıza çıktıklarına o küstah suratlarına tükürdükten sonra yakalarına asılarak mutlaka sorun:

'Türk milleti' demek haram öyle mi?

Peki 'etnik ırkçılık' helal mi?

Yazarın Diğer Yazıları