Türkeş'in işaret ettiği

Gazetecilik hayatımın ilk röportajını Alparslan Türkeş'le yapmıştım. Partisini kurmuş, başına geçmişti. Durum Dergisi'nde çalışıyordum. Mithat Perin'den onay alıp buluşmayı gerçekleştirdik. Uzun süren söyleşi oldu. Beni en çok etkileyen sözleri Türk Dünyası'yla ilgili olanlardı. Sovyetler Birliği'nin parçalanacağını ve buna hazırlıklı olmamız gerektiğini ısrarla vurguladı. Bu konudaki ileri görüşlülüğünü 20 yıl sonra Demirperde'nin yıkılmasıyla gördük. Haftalık bir siyasi dergide imzamla yayınlananlar Türkeş'in ne kadar değerli olduğunun kanıtı. Cesaretten uzak, burnunun ucunu bile göremeyen hükümetler yüzünden, Türk Dünyası birleşemedi. Türki cumhuriyetler hâlâ Moskova'ya bağımlı. Okuma-yazmaları dahi Rusça. Buna TDK'nın bozmalarını, Batı'dan kapılan kelimeleri eklersek kopmanın asıl sebebi ortaya çıkmakta. Haydar Aliyev'in Azerbaycan bayrağına ay-yıldızı yerleştirebilme cesaretini başka kimsede göremiyoruz.

 

Merhum Türkeş ile zaman içinde pek çok sohbetimiz oldu. Bunlardan birini Florya'da Beyti'de gerçekleştirmiştik. O yemekten geriye kalanlara bakıyoruz; Bayan Türkeş, gazeteci kardeşimiz Ali Öncü ve dönemin İstanbul Gümrük Muhafaza Müdürü Ali Balkan Metel. Orada soruldu "Partinin amblemi niye üç hilal?" Bu teklifin ilk kez Ermeni asıllı partili Levon Panos Dabağyan'dan geldiğini söyledi. Dabağyan da gazeteci ve "Türkiye'de yaşayan Ermenilerin Türk soyundan geldiğinde ısrarcı." Tıpkı, Hıristiyan Gagavuzlar gibi.

 

Yaşlandık galiba. Kimden söz etsem merhumu eklemek zorunda kalıyorum. Uzun süre Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreterliği'nde bulunan Aydın Esi bunlardan. Samimi havamızdan faydalanıp bana hep "Burhancım" diyen Türkeş'e "Başbuğum, Ayeri'yi çok sevdiğinizi biliyorum. Ancak o her seçim oyunu Süleyman Bey'e veriyor" dedi. Aldığı cevap çok netti; "Olsun, olsun. O da bizden. Önemli olan Türklük şuuru." Merhum İrfan Ülkü'nün alkışlı onayını aynen yaşıyorum.

 

Anılardan küçük bir buket sunduk. Buna niçin gerek duyduğumu ise biraz açmak istiyorum. Ali Balkan gibi, sağlam Türkçüyü İstanbul'dan süren kararnamede Devlet Bahçeli'nin de imzası vardır. Mesut Yılmaz'ın ısrarına onay veren bizzat kendisidir. Sebep belliydi. ANAP'ın üst düzey bir yöneticisinin hayali ihracatları Metel'in müfettişlerince ortaya çıkarılmıştı. Sayın Bahçeli'ye bu yüzden kanım hiç ısınmadı. Metel'in Habur'da görevi sırasındaki kahramanlıkları destandır. Bir başka gün bunları da anlatırım.

Sonuç

Yarın ve sonrası oluşacak gelişmeleri görebiliyoruz. "O ülkücü, bu değil" karalamalarıyla MHP'nin iktidar olması çok güç. Bu partinin yönetimine geleceklerin mutlaka merhum Alparslan Türkeş'in doktrinine sahip olması şart. Yani yıllar önce işaret ettiği gibi; "Olsun o da bizden." Bu düşünce mevcut MHP yönetiminde yok. Her şeye rağmen Türkiye'nin misyon partisine ihtiyacı var. Olacaklar için sadece "hayırlar getirsin" demekle yetiniyorum.

Yazarın Diğer Yazıları