Türkistan yollarında

Birkaç gündür dost ve kardeş ülke Kazakistan’da görüşmeler yapıyoruz. Almatı, Astana, Çimkent ve Türkistan başta olmak üzere dış yurdumuzdaki değişime tanıklık ediyoruz. Ne mutlu bize ki; Anadolu’nun “Şirin” Kırşehir’i ile kadim Türkistan şehirlerinin “kardeş şehir” olmasına yönelik resmi anlaşmayı hayata geçirmek üzere Kırşehir Belediyesinden geniş bir heyetle ata topraklarındayız. Geçtiğimiz yıl kurucusu olduğumuz Ahi Evran Üniversitesi Türk Dünyası Topluluğu’nun öncülüğünde Kırşehir’in Türk Dünyasına açılması ve ilişkilerini pekiştirmesi yönündeki gayretlerimizi adeta taçlandırıyoruz. Artık Kırşehir’de Kazakistan ve onun büyük lideri Nazarbayev’in ismi, Türkistan’da da Ahi Evran düşüncesi yaşayacak. Buradaki temas ve izlenimlerimizi, Kazakistan’daki değişimi haftaya geniş şekilde paylaşacağız.

 


Kazakistan gelecekten umutlu

 


Ernst&Young/Oxford Economics’in belirttiğine göre Kazakistan son dönemde Çin ve Katar ile birlikte dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında yer alıyor. 2000-2010 yılları arasında ortalama %8 büyüme sağlayan Kazakistan’da kişi başına GSYİH 11.000 dolar seviyesinde. Kazakistan Milli Bankası verilerine göre, 30 Eylül 2011 tarihi için ülkedeki yabancı yatırımların toplam hacmi 159,3 milyar dolar olup bunun 92,3 milyar dolarını doğrudan yabancı yatırımlar teşkil ediyor. Kazakistan 2012 yılında Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan rekabet edebilirlik sıralamasında, 72. sıradan 51. sıraya yükselirken, Dünya Bankası da Kazakistan’ı yatırım yapılabilir ilk 20 ülke arasında gösteriyor. Bu tespit, geçen 20 yıl süresince yaklaşık 150 milyar dolarlık dış yatırımı ülkesine çekmeyi başaran Kazakistan için yeni bir motivasyon kaynağı olarak kabul edilebilir. Ekonomide önemli başarılara imza atan Kazakistan bölgesel barış, istikrar ve güvenlik alanında da liderlik konumunu pekiştiriyor. Kazakistan’ın genç bir Cumhuriyet olarak böylesine önemli hususlarda inisiyatif alarak küresel barış sürecine katkı sunması uluslararası arenadaki desteğini de giderek artırıyor. Uluslararası sistemle entegrasyon sürecinde olan Kazakistan ekonomisinin bölgenin diğer ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça iyi bir konumda olduğu ileri sürülebilir. Ancak ekonominin ithalat ağırlıklı olması, istihdam artırıcı yatırımların azlığı ve nüfus artış oranının beklentilerin altında gerçekleşmesi önemli engeller arasında ifade ediliyor.

 


İlk tanıyan ülke Türkiye

 


Bağımsızlık sonrası 20 yıllık döneme bakıldığında Kazakistan-Türkiye ilişkilerindeki gelişimin süreklilik arz ettiği söylenebilir. Bu sevindirici sürecin en etkili ayağının 1991’de bağımsızlık dakikalarında gelen, Türkiye’nin kardeş ülke Kazakistan’ı tanıma kararı olmuştur. Bu doğru hamle Kazak halkının hiçbir zaman unutmayacağı temel bir argüman haline gelmiştir. Türkiye’nin Kazakistan’ın yeniden inşasında tüm kamu bürokrasisi, özel sektörü ve insan gücü ile tam destek vermesi “ilk tanıyan ülke” yaklaşımını kalıcı hale getirmiştir. Türkiye-Kazakistan ilişkileri ekonomik bakımdan irdelenecek olursa, şu anda Kazakistan’da Türk sermayeli 1500 şirket faaliyet gösteriyor. Ülkeler arasında ticaret hacmi 2010 yılında 3 milyar 170 milyon dolar seviyesine ulaşmış olsa da bu verilerin istenilen düzeyde olmadığı iki ülke yetkililerince de kabul ediliyor. Öyleyse ilişkiler nasıl daha ileriye götürülebilir? Bunu da haftaya değerlendirelim...

Yazarın Diğer Yazıları