Türkiye-Azerbaycan lobi teşkilatı kurulsun

Kimse kusura bakmasın. Sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı Türkiye’nin yaptığı çalışmalar ve bu yönde gerçekleştirilen çabaların bütünsel bir “lobicilik” faaliyeti olarak değerlendirilmesi oldukça güçtür. Her yıl ABD Başkanının “soykırım” kelimesini kullanıp kullanmayacağına odaklanmak ya da sayıları giderek artan ölçüde bir takım ülke ve kuruluşların Ermeni lobisine vermiş oldukları desteklere karşı tepkisel faaliyetler üretmek, günümüz dünyasında ancak rutin çabalar olarak kabul edilebilir. Kamuoyunda yapılan tartışmalara bakıldığında Türkiye’de bile “lobi” çalışmalarının nihai sonuca ulaşamadığı görülmektedir. Bu konuda kavramsal ve bürokratik bir karmaşa söz konusudur. Muhakkak ki tüm bu çabalar karşılıklı anlayış ve demokrasi zemini içerisinde gerçekleştirilmelidir. Kuşku götürmeyen başka bir husus, ülkemizde yaşayan sağduyulu Ermeni vatandaşların bilerek ve isteyerek rencide edilmemesi gerektiğidir. Çünkü güvenilirlik, inandırıcılık ve süreklilik “lobi” faaliyetlerinin temel ilkeleri arasında yer alır.
Meselenin bir başka boyutu da Azerbaycan topraklarını soykırım yaparak işgal eden Ermenilere karşı yürütülen çalışmalardır. Azerbaycan Cumhuriyeti son dönemde bu konuya önemli bütçeler ayırarak, faaliyetlerini Diaspora Bakanlığı altında tek merkezde toplamaya çalışmaktadır. Belli düzeyde ilerlemelerin olduğu söylenebilir. Ancak lobi çalışmalarının etkinliği biraz da o ülkenin dünyadaki genel tanıtımı ve imajı ile de alakalıdır. 20 yıl önce bağımsızlığını kazanmış bir devletin bu kısa sürede yegâne sonuca ulaşması beklenemez. Üstelik işgal edilen Azerbaycan toprakları ile ilgili her yıl Türkiye içerisinde ve hatta yerel ölçekte yapılan faaliyetlerle Türkiye kamuoyunun bilgilendirilmesi yönündeki çalışmalar sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları gibi Karabağ meselesinde de henüz Türkiye’nin tam anlamıyla kazanılamadığını göstermektedir. Azerbaycan bu konuda zaman zaman Türkiye üzerinden mesaj verilmesini ve böylelikle Türkiye’nin etkili olduğu ülkelerde konunun doğru anlaşılmasını sağlamaya yönelmektedir. Bu oldukça doğru bir yöntemdir. Ama eksiktir. Eksikliği ortaya koyan araştırmalardan birisi de Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi Başkanı Ercüment Kılıç’a aittir. Araştırmaya göre Türkiye’de insanların % 80’i lobiciliğin ne olduğunu bilmiyor ve %56,4’ü bu konuda sorumlu kişilerin devletin tepe yöneticileri olduğuna inanıyor. Bu konuda katılımcıların % 30’u televizyon, % 27’si de internetten konuyu takip ediyor. Yine katılımcıların %77,5’i Türklerin soykırım yaptığına inanmıyor.
Benim önerim; Türkiye ve Azerbaycan devletlerinin bu konuda ortak bir tutum sergilemesi ve meselenin hantal bürokratik sistemden kurtarılıp özel sektör, medya ve sivil toplum ile bütünleştirilerek mutlaka ülke dışında yoğunlaştırılmasıdır. İvedilikle her iki ülkenin eşit biçimde katkı sağlayacağı özerk bir üst kuruluş oluşturulmalıdır. Bu konuda gerçekten uzman olan insanlar ve dünyaca ünlü şahsiyetler, gerekirse önemli ücretlerle teşkilatın bünyesine katılmalı ve oluşturulacak bütçenin etkisiz yöntem ve materyallere harcanması önlenmelidir. Örneğin; ortak bir sinema filmi çekilebilir. Her iki ülkenin bütçesinin kullanılabilmesi, yapılacak tüm projeleri sonuç alınabilir bir seviyeye taşıyacaktır. Bu kuruluş doğrudan Başbakanlara (ya da Devlet Başkanı) bağlı olmalı ve Washington başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerinde temsilcilikleri kurulmalıdır. İnanın bunu yapabilen bir irade, lobi konusundaki makus talihimizi tersine çevirebilir.

Yazarın Diğer Yazıları