Türkiye’de lider yetiştirmek

Bir ülkenin, bir ideolojinin ya da bir örgütün entelektüel potansiyelini ve gelecekte alacağı konumu yansıtan belirgin sonuçlardan birisi de farklı alanlarda lider çıkarabilme potansiyeli ve hızıdır. Türkiye’de liderlik kavramına yönelik algılamanın çoğunlukla “güç ve korku kültürü” arasında bir yerde durması bu konunun gerektiği kadar sorgulanmadığını ortaya koymaktadır. Zira küreselleşme ve teknolojideki baş döndürücü değişim karşısında yöneticilik ve liderlik arasındaki farklılıklar giderek derinleşmektedir. Böyle bir süreçte saman alevi gibi yanıp sönen lider adayları ya da belli bir süre fark edilmediği halde birden bire sihirli bir değnek değmişçesine liderlik statüsüne yükselenler... Aslına bakarsanız
bu farklılıkları zamanında tespit eden ve
proaktif düşünebilen yöneticilerin belli bir sürede liderlik statüsüne erişebilmesi mümkündür. Fakat literatürde doğuştan mı yoksa sonradan mı lider olunabileceğine
yönelik tartışmaların son bulmadığı
görülmektedir. Liderliğin sonradan öğrenilebileceğini savunan görüşlerin bile her fırsatta “karizmatiklik” ve “büyüleyicilik”  gibi yeteneklere vurgu yapması meselenin o kadar da basit olmadığını kanıtlamaktadır. İşin doğrusu başarılı yöneticiler işleri doğru yapmak zorundayken, liderler bunun yanı sıra doğru olan işleri yapmak yükümlülüğü ile karşı karşıyadır. Belirtmek gerekir ki liderlik akılcı sonuçlara en doğru ve kestirmeden varabilmek kadar aynı zamanda duygu dünyasının da bir tezahürüdür. Mantığın devre dışı kaldığı
durumlarda “işte gerçek bir lider” denilen bireylerin en küçük örgüt yaşamında bile gün yüzüne çıkabilmesi konu ile ilgili unsurların gayri resmi ve esrarengiz yönüne işaret
etmektedir. Liderliği gerçekten özümsemiş bireyler karşılaştığı sorunları aşmak ya da
daha ileriye gitmek için farklı akılları kullanabilmektedir.
Özellikle iş yaşamında en çok gerek duyulan ve örgütleri rekabette bir adım öne çıkaran örtülü bilginin elde edilmesi, liderlerin odaklanması gereken temel yaklaşımlar arasındadır. Bu konuda verilebilecek örneklerden birisi Kazakistan’ın Lideri Nursultan Nazarbayev’dir. Bağımsızlık sonrası umutsuzluğun hakim olduğu ağır koşullarda Malezya, Çin ve Singapur gibi ülkelerden ünlü uzmanları Kazakistan’a davet etmiş, ilim sahibi kişileri cesaretlendirmiş ve Singapur Devlet
Başkanı Li Kuan Yu ile saatlerce görüşerek Kazakistan’ın kurtuluş reçetesini çıkarmıştır. Sözün özü, eğer bir ülkede siyasetten iş yaşamına kadar farklı alanlarda liderler yetişmesi bekleniyorsa öncelikle bilginin değerini bilmek, konuşabilmek, tartışabilmek
ve fırsat eşitliğini hakim kılabilmek
gerekmektedir.

Bugün Gümüşhane’deyiz...
Türk Dünyasına ilişkin meseleleri gidebildiğimiz her yerde vatandaşlarımıza anlatmaya ve farkındalık yaratmaya gayret ediyoruz. Bu amaçla toplumun farklı kesimlerinin katılabildiği ve gençlerin dinleme imkanı bulabildiği toplantılara ayrı bir önem veriyoruz. Bugün Saat 14.00’da Gümüşhane Üniversitesi, Gümüşhane
Valiliği ve Avrasya Ekonomik İlişkiler derneğince düzenlenen “Diplomatik İlişkilerin 20. Yılında Türkiye-Kazakistan İlişkileri” ana temalı panelde konuşma yapacağız. Oturum başkanlığını Prof.Dr.
Hayati Aktaş’ın yapacağı panelin diğer konuşmacıları ise Doç. Dr. Zhanat Momynkulov, Doç. Dr. Tuğrul İsmail, Doç.
Dr. Zübeyde Shadkam, Yrd. Doç.Dr.
Ahmet Şimşek ve Dr. Hasan Oktay... Okuyucularımızı ve Türk dünyasına ilgi duyan herkesi bekliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları