Türkmenlerin geleceği...

Irak’taki soydaşlarımıza, Türkmenlere yönelik saldırılar yoğun biçimde devam ediyor... Geçtiğimiz günlerde Kerkük’te onlarca insanın ölümüyle sonuçlanan saldırıdan hemen önce Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşet Salihi’nin araç konvoyuna yönelik bombalı saldırı düzenlenmişti. Daha evvel, Haziran ayındaTuzhurmatu ilçesinde gerçekleştirilen intihar saldırısında ITC Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ve beraberindeki kişiler öldürülmüştü. Ajanslardan edilen bilgiye göre geçen birkaç aylık sürede 150’den fazlaTürkmen hayatını kaybetmiş.
Son dönemdeki eylemlerin odak noktası Tuzhurmatu... Türkmen Cephesinin güçlü olduğu yerlerden birisi olan Tuzhurmatu, Bağdat ile Kerkük arasında ve stratejik açıdan bölgedeki enerji kaynaklarının tam üstünde... Gelinen noktada Barzani, petrol zengini Kerkük’ün bir Kürt şehri olduğunu ve bu sebeple kendi bölgesine bağlanması gerektiğini ileri sürmektedir. Kerkük’ün Saddam zamanında değiştirilmeye çalışılan demografik yapısı bu kez Barzani öncülüğünde bir nevi Kürtleştirme süreciyle karşı karşıyadır.

 


Kırılma dönemi

Özellikle 1990 yılından sonra dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler K.Irak’taki Kürt yönetimini ve onun önünde bir engel olarak görülen Türkmenlerin bertaraf edilmesi hedefini adım adım uygulamaya taşımıştır. Bugüne göre kıyaslandığında geçmişte belli bir dönem Türkiye’nin Irak politikasının belirlenmesinde Türkmenler etkili olmayı başarmıştır. Ancak 2003’te Irak’ın işgaline yönelik tezkereye Türkiye’nin “evet” dememesi ABD’nin oradaki Kürt grupları daha fazla kullanmasına ve bunun karşılığında belirli kazanımlar elde etmelerine etkili bir zemin oluşturmuştur. Böylelikle kamuoyunda tartışılan Büyük Ortadoğu Projesinin de bir uzantısı olarak Türk dış politikasında önemli kırılmalar meydana gelmiştir.

 


Bölünme mi bütünleşme mi?

“Irak’taki tüm demografik unsurların Türkiye açısından aynı öneme sahip olduğuna” yönelik açıklamalarla şekillenen Türk Dış politikası gerek bölgesel gerekse iç siyasetteki gelişmelerle ete kemiğe bürünmüştür. Söz konusu süreç Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “sıfır sorun” olarak adlandırdığı politikalarla belirginleşmiş ve bu durumu avantaja dönüştürmek isteyen K.Irak yönetimi Türkmenler üzerindeki baskı, yıldırma ve yok etme çabalarını hızlandırmıştır. Davutoğlu’nun 2001 yılında yayınlanan Stratejik Derinlik adlı çalışmasına bakılırsa bölgede bugün yaşanan gelişmelere yönelik çarpıcı izler bulunabilir. Bunlardan birisi de Davutoğlu’nun “Kürt jeopolitiği uzun dönemde aidiyet hissini en yoğun şekilde yaşadığı bölgesel bir güç ile bütünleşme süreci içine girecektir” şeklindeki görüşüdür. Daha birkaç hafta önce Diyarbakır’da ağırlanan Mesut Barzani’nin verdiği mesajlar ve hemen ardından Neçirvan Barzani’nin öncülüğünde sürdürülen enerji görüşmelerini bu süreçle ilişkilendirmek mümkün müdür?
İşin garip tarafı enerji konusunda anlaşma bile yapılmadan Türkiye’de bazı medya organlarında çıkan “benzin ucuzlayacak” haberleridir. Bunun üzerine Enerji Bakanı Taner Yıldız dayanamayıp “anlaşma olsa da benzin ucuzlamaz” şeklinde bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır.
Ancak kiminle hangi anlaşma yapılırsa yapılsın bir zamanlarTürkiye pasaportu taşımış olan K.Irak Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Türkmenlerle ilgili bir demeci hafızalardan silinmeyecek türdendir: “Türkiye birkaç bin Türkmen’i savunmak için Kerkük’e müdahale ederse, biz de Türkiye’deki Kürtleri savunuruz.”
Artık açıkça görülmektedir ki bugün sindirilmek ve yok edilmek istenen Türkmenlerin geleceği, ABD-Türkiye ekseninde ve Kerkük - K.Irak - PKK düzleminde meydana gelecek gelişmelere bağlıdır.

Yazarın Diğer Yazıları