Türküm demek ve birbirimizi anlamak...

Uzun süredir odaklandığım Türk dünyasına yönelik yazılarımdan dolayı bazı arkadaşlar, beni ırkçılık yapmakla itham ediyorlar. Benzer görüşler ileten iyi niyetli arkadaşlarla bu konuda söyleşebiliyoruz. Zira insanların birbirini anlamasının imkansız olmadığını, karşılıklı saygı çerçevesinde ön yargılı ve temeli zayıf yaklaşımların değişebileceğine inanıyorum. Ama diyorum ya...Yeter ki niyetler kötü olmasın...Meseleye böyle bakıldığında ben bir Türk milliyetçisiyim. Hiçbir zaman bunu ırkçılık ya da ötekileştirme olarak değerlendirmedim. Gelinen nokta itibariyle söylüyorum... Ülkemde yaşayan diğer etnik kesimlerin mensubiyet şuuruyla ve özgürce ben “böyleyim” ya da “şöyleyim” diyebileceği kadar özgür olabilmem gerektiğini savunuyorum. Bu noktada merhum Alparslan Türkeş’in milliyetçilik tanımını bir kez daha okumanızı salık veriyorum: “Milliyetçilik; milletimizi sevmektir, vatanımızı sevmektir, milli kültürümüzü esas alarak devletimize sadakatle bağlı olmaktır, Türk milletini kalkındırmak ileri götürmek ve ona yönelen tehlikeler karşısında haklarını çiğnetmemek Türk Milliyetçiliğinin yegane gayesidir. Ve onun başlıca kaynağı İslam imanı, İslam ahlak ve faziletidir.” İşte ben böyle düşünen tüm vatandaşlarımızı seviyor, saygı duyuyor ve birini diğerinden üstün tutmuyorum...Söyler misiniz bunun neresi ırkçılık?..Maalesef uzun yıllardan beri ülkemizde laiklik, milliyetçilik ve din üçgeninde ayrıştırılmış kitlelerin meydana gelmesi ya da bu hususta emarelerin belirmesi, sosyal organizmanın parçalanması ve etkinliğini kaybetmesiyle kendisini göstermektedir. Oysa devlet yaşamı açısından her üç kavramın da ayrılmaz bir bütün olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu kapsamda daha fazla tanınması gerektiğine inandığım bir akademisyen arkadaşımın görüşlerini paylaşmak istiyorum. Kastamonu Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Ahmet Şimşek Cumhuriyet kurulurken TBMM’de devletin adının “Türk İli” olarak hazırlandığını ancak hem Buhari’de hem de Müslim’de geçen bir hadisten yola çıkılarak değiştiğini ortaya koyuyor. Şimşek bu konuda şunları söylüyor: “Buhari’de bu hadisi Ebu Said-i Hudri’den rivayet eden Ebu Seleme’dir ve şöyledir; “Resul-ullah salla’llahu aleyhi ve sellem Ramazan’da ilk on’da i’tikaf etti. Sonra ortadaki onda keçeden yapılmış bir Türk çadırında i’tikaf yaptı. Müslim’in ki de Buhari’nin rivayetinin aynısıdır. Buna göre, Peygamberimizin i’tikaf buyurdukları da bir Türk Çadırı imiş. Bunların Arapça metnini görecek olursak Türk sözü Arap harfleriyle “et-Türkiye” şeklinde ifade edilmektedir.”İşte Atatürk bu görüşler üzerine şöyle demiş: ” Bizler aylardan beri yeni Türk Devletinin adını koymak için komisyonlar kuruyorduk. Oysa Peygamberimiz Hz. Muhammed sav Efendimiz 1400 yıl önce bizim Devletimizin adını bizzat kendisi mübarek hadisiyle koymuştur. Hepimize ve Büyük Türk Milletine kutlu olsun. Bu Devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olacak... Belli bir süre Türkistan coğrafyasında da araştırmalar yapan Şimşek’in özellikle şu görüşlerini paylaşmadan geçemeyeceğim. “Yüce dinimiz İslâmiyet’te ırkçılık yapmak, kesinlikle yasaklanmıştır. Ancak kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de de Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.”Sonuç olarak ben Türküm ve Türklüğümle gurur duymaya devam ediyorum...

Yazarın Diğer Yazıları