Üç bayram arası

Aslında bu laf Ramazan -şeker- ile Kurban bayramları arası için kullanılır. Bir yerde zaman dilimidir. Oysa bu defa durum farklı. Haftaya Pazar gününü hesaba katarsak, işin içine "seçim bayramı"nı dahil edebiliriz.

Bakalım 24 Haziran'da hangi siyasi oluşumlar bayramlarını devam ettirecekler. Belki o da yetmeyecek. İki hafta sonrası için "temdit penaltıları" sözü kesilecek.

Bayram denince evvelallah en fazlasına sahip ülkeyiz. Bu yıl sandık da, kutlamalara katıldı. Geçenlerde bir parti otobüsünden kahve tutuşturuldu. Özel yaptırıldığını üstündeki yazıdan anlıyorsunuz. Bir başka ayrıcalığı ancak 30-40 gram gelmesi. Bilindiği gibi, normalde satın aldıklarımızın en küçüğü 100 gram. Geleni gideni fazla evlerde ise 250 gramlık teneke kutulara tanık olursunuz.

Nostalji

Dört bir yanı siyasi sembollerle donatılmış, üstelik müzikli yayın da yapılan araçtan verilen o minik paket beni geçmişe döndürdü. Ataninemin haftada bir-iki uyguladığı işkence bayramlarda her güne dönüşürdü. Mısır Çarşısı'ndan alınan çiğ kahveler özel tavasında kavrulurdu. Bu işlemden pek şikayetim olmazdı. Esas sıkıntı, metal değirmendendi. Kim bilir kaç yıllık bu alet uzaktan bakana ışıl ışıldı. Ne zaman ki içine kavrulan kahveler doldurulup, kolunu çevirmeye başlayınca felaket o zaman ortaya çıkardı. Her ne kadar ten rengime "buğday" dense de cildim ince olduğundan parmaklarım hemen tahriş olurdu. Buralar su toplardı. Bu yüzden, mutfaktan kavrulmuş kahve kokusu başlayınca harekete geçerdim. Acele tarafından sıvışırdım. Ancak evin o muhteşem demir kapısı, açılıp kapanırken öyle ses çıkarırdı ki mutlaka yakalanırdım. Ataninemin geleneksel bağırtısı duyulurdu; "Zepevenk, sen para almaya gelirsin!.."

Aslında bu tehdit hep lafta kalırdı. Yanağından öptüğüm an, içine kağıt para yerleştirilmiş mendili anında uzatırdı. Her zaman eser gürlerdi ama bu kısa sürerdi.

Öncesi

Hacıbekir'den akide şekeri ile lokum doldurulan özel mendillerle birlikte bayram harçlığı da unutulmazdı. Bu işlemi kendisi yapardı. Bir yandan da kendi kendine konuşurdu; "Bu Üzeyir'in, bu Zeki'nin bu Artan'ın -Karadenizli'ydi-" ve diğerlerininkileri sıralardı. Erkek çocuklara hep torpil geçerdi.

Hoca Hakkı Devrim'in söylediği gibi, büyükanne ile büyüyenler gerçekten şanslı. Eğitimleri evde başlıyor. Hele torunlar, bambaşka yetişiyor.

Büyüklerini huzurevine bırakanlara müthiş bozuluyorum. Hayatımda iki kez Darülaceze'ye gittim. İnanın üzüntüden kahroldum. Görmeyen gözleri yerine kulaklarını kullanan öyle yaşlılar tanıdım ki, hâlâ içim acıyor. Ufacık bir imkânınız varsa, sakın büyüklerinizi boşlamayın. Unutmayın "Bu taraf kısa, öbür taraf uzun".

Değerlerimiz

Geçenlerde Orhan Ayhan ağabeyim anlattı. Kendisini bayram programı için Pelin Çift aramış. O da prensipte evet derken lafı sokuşturmuş; "Aydın Boysan gitti. Yerini ben mi alacağım?" Ben sonra, deyince "Gülüştük" diye ilave etti. Allah Orhan Ayhan gibi büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin. Tabii Turgay Renklikurt ustaları da.

Aslında şöyle bir düşünüyorum da, telefonlaştığım birkaç isim kaldı. Allah onlara sağlıklı daha uzun ömür versin.

Bayramların en güzel yanlarından biri emeğiniz olan gençlerin -onlar da yaşlandı ya- sizi unutmamaları. İbrahim Karahan, Tufan Akçen gibiler ve diğerleri. Hepsi vefa sembolü. Unuttuklarım beni affetsin.

İlginç olan, arayıp hatır soranlar arasında en yoğun meslek grubu "eski emniyetçiler". Türkiye'nin dört bir yanından selam ve sevgi yollarlar. Böylece Gayrettepe'den Serencebey'e uzanırım. Hayatta kalanlarla hiç olmazsa Ramazan ve Kurban'da hasret gideriyoruz.

Kaybolanlar

Pek çok yerde kalmayan "Ramazan davulcusu"nu hâlâ duyan bir bölgede yaşıyorum. Ay süresince iki defa helalleşmek beni mutlu ediyor. Bekçi Babaların dönüşüne sevinenlerdenim. Sevgili Uğur Gür'ün İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı'ya bıyıklarını kestirmemek için nasıl meydan okuduğunu -istifa ederim- iyi bilirim.

Ben olsam sırf yeni mahalle bekçileri için "özel palabıyık" müsaadesi çıkarırdım.

Çöpçülerimize de bir şey oldu. Ortalarda görüyorum ama, kapıyı çalan yok. Postacıların yerini kargo şirketleri aldı.

Hepsinden önemlisi dini bayramlardaki ziyaretler ihmal edilmemeli. Burada yine Ataninemin bir öğüdünü tekrarlayacağım:

"Kabir ziyareti önemli değil. Mevlit de aynı şekilde. En değerlisi kaybettikleriniz için Kur'an okumaktır."

Sevgili okurlarımın bayramını içten içten dileklerimle kutluyorum.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Aşçısı bol olan yerde, çorba lezzetsizdir. İngiliz atasözü

Yazarın Diğer Yazıları