Üçüncü madalyayı da taktık    

       YIL 1974...Rahmetli Ömer Öztürkmen ve İrfan S. Atagün ile Ahmet Güner ve bendeniz, binbir yoklukla kurduğumuz Ortadoğu gazetesinin günlük fiili satışını bir çırpıda 2 bin küsur adetten 16 bin küsur adete çıkardık...

       Gazete her ay tiraj alıyordu; 40 bin sınırına geldiğimizde kullandığımız baskı tekniği ihtiyaca cevap vermez oldu. Bir yandan da harcadığımız kağıda para yetiştiremiyorduk.

       Allah ondan razı olsun, Tercüman'ın sahibi merhum Kemal Ilıcak gazetesini yönetenlere, bize müzahir olmaları için talimat verdi; o sayede yayınımızı sürdürdük...

       Ortadoğu gazetesi o yıllarda parti liderlerini bir araya toplayıp milliyetçi cephe oluşturma ve hükûmeti kurma önerisinde bulundu. Bu öneri kabul gördü; uzatmayalım, liderler bir araya geldi ve milliyetçi cephe hükûmeti de kuruldu...

       * * *

       Bugün maalesef, gazetenin kurucusu biziz diyen ve liderler uzlaşısının mimarı gibi böbürlenen birilerinin ellerinde Ortadoğu yayın hayatını sürdürüyor... Gazetenin ortağı olarak rıza göstermeseydim ve satışı için imza atmasaydım gazete Zeki Saraçoğlu'nun eline geçmeyecekti...Gazeteyi artık merhum Saraçoğlu'nun mirasçıları yönetiyor.

       * * *

       Bunları neden anlattığıma gelince...

       O tarihte elbet de yayınımızdan rahatsız olan çevreler vardı. Bir sabah eli sopalı güruh o çevreler adına gazeteyi basmaya kalktı; kapattığımız demir kapıyı kırdılar ve içeri girdiler, ancak merdiveni tırmanamadılar, püskürtüldüler...

       Evet, Yeniçağ da önceki gün, milliyetçi bir yayın olduğu için tıpkı eski Ortadoğu gibi saldırıya uğradı... 1980 darbesi öncesinde ise çalıştığımız Hergün gazetesi de aynı gerekçeyle, hem de silahlı saldırıya maruz kalmış, Hulusi Yavaşlar adındaki arkadaşımız yaralanmıştı.

       Demek istiyorum ki milliyetçi gazeteler, gazeteciler ve yazarlar olarak, şimdilik üç madalyamız oldu.

Osmanlı aşığı bunlar

       AVRASYA Tüneli'ne isim arıyorlar...

       Ulaştırma Bakanlığı halka "Tünele hangi ismin verilmesini istersin" diye sordu.

       Sonuç bugün ya da pazartesi günü açıklanacak...

       Bakanlığın önerdiği üç isim var. Biri cumhuriyetimizin kurucusuUlu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

       Diğeri, ülkeyi 33 yıl Yahudi tefecilerden aldığı parayla yöneten ve devletin borçlarını cumhuriyete yıkan kızılsultan sıfatlı padişahAbdülhamit... Üçüncü isim ise ülkede milliyetçiliğin yaygın hale gelmesi için siyasete girmiş, askerlik hayatı başarılarla taçlanmışAlparslan Türkeş...

       Anketten ne çıkacağını şimdiden söyleyim; tünele Abdülhamitadı verilecek; inşâllah yanılmış olurum...

       * * *

       Ülkeyi yöneten siyasal irade Osmanlı âşığı, muhafazakâr yani tutucu. Kendilerine gelenekçi filan da diyorlar ama inanmayın...

       Cumhuriyet, demokrasi, hukuk, laiklik, milliyetçilik karşıtı olma geleneğini sahiplendiklerine göre alayı gericidir demek yanlış olmaz. Geride kalan çağ dışı her şeyi günümüze taşımaya kalkana başka ne denir!

Haydi görev başına

       İSTANBUL'da üniversitede, İzmir'de iş çevrelerinde, Malatya'da esnaf arasında FETÖ'cü olanlar da yakalandı. Öyle anlaşılıyor ki benzer opeasyonlara devam edilecek...

       "Gel lan buraya, FETÖ'cü" diye yakasına yapışılanlar hakkında ciddi ve köklü bir inceleme yapılmadığı için kurunun yanında yaş da cayır cayır yanıyor...

       E-posta adresime hemen her gün birkaç mağdur ve masum yurttaşın iletisi düşüyor. Biri de bir hanımefendi okurumdan geldi.

Beyzanur Gündoğdu adındaki okur, babası Taner Gündoğdu'nun

haksız ve sebepsiz yere tutuklandığını yazmış. Nedenini de not düşmüş...

       Polisler Taner Bey'i Mersin Eğitim ve Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde otururken derdest etmiş. Bu derneğe mali yardım yapmakla suçlanmış...

       * * *

       Ya Rabbi, bu ülkede neler cereyan ediyormuş da haberimiz olmuyormuş...

       Kuruların yanında yaşların yanmasını ancak, görevini dikkat ve titizlikle yapmak zorunda olan ilgililer kurtarabilir. Haydi görev başına!

BİR FIKRA

       MECLİS'te bir milletvekili kürsüye çıkmış, koşuyor:

       -Bu meclisteki vekillerinin yarısı homoseksüeldir...

       Vekiller ayaklanmış, adamı tartaklamışlar. Araya Meclis idare âmiri ve vekiller girmiş; sözün sahibini kurtarmışlar ve "Özür dile"diye de baskı yapmışlar...

       Nihayet milletvekili yeniden kürsüye çıkmış ve bağışlanmayı diledikten sonra şöyle demiş:

       -Bir hata yaptım, düzeltiyorum; meclisteki vekillerinin yarısı homoseksüel değildir!

Yazarın Diğer Yazıları