Uğur Mumcu öldürülmeseydi ne yazacaktı?

Uğur Mumcu’yu rahmetle anıyoruz, onun Atatürk ilke ve inkılapları yolunda doğru duruşunu, gazeteci kimliğini arıyoruz.
Ve... Ölümünün ardından bunca yıla karşın ona uzanan karanlık ellerin hâlâ karanlıkta kalmalarının çaresizliğini de yaşıyoruz.
Biz elimizden geldiği kadarı ve galiba ömrümüz yettiğince, her ölüm yıl dönümünde  “katilleri ne oldu?” diye sormayı sürdüreceğiz.. Tıpkı Abdi İpekçi için söylediğimiz gibi..
Şimdi elimizdeki bilgileri yeniden kamuoyuna hatırlatalım.
Uğur Mumcu’nun suikasttan bir gün sonra, Genelkurmay’da randevusu olduğunu öğreniyoruz.. Bunu bize öğreten de gazeteci Mustafa Balbay’ın günlükleri. Genelkurmay, gazeteci Uğur Mumcu’ya arşivlerini açmıştı ve PKK-MİT ilişkisini araştırdığından haberdardı. Günlükte, dönemin Genelkurmay 2’nci Başkanı Büyükanıt, “Uğur ölmeseydi pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan’ın kayınpederinin MİT’e çalıştığını saptamıştı” diyor...
İşte günlüğe göre Büyükanıt’ın sözleri:
“Uğur Mumcu benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... Öldürülmeseydi ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan’ın karısının (Kesire Öcalan) babasının MİT’e çalıştığını saptamıştı. Daha derin araştırmalar içindeydi...”
Uğur Mumcu’nun son kitabının adı  “Kürt Dosyası” . Mumcu bu kitabı tamamlayamadı, birkaç sayfasını tamamlamıştı ki öldürüldü. Yazdığı sayfalarda âdeta katillerini işaret ediyor!.. Kardeşi Ceyhan Mumcu, bu konuda şunları söylüyor:
“Uğur, ‘Kürt Dosyası’ adında bir kitap yazıyordu. Bu kitapta Abdullah Öcalan’ın ilk kez mahkemeye çıkarılışından serbest kalışına kadar geçen süreçteki şüphelerini de aktarıyordu. Ayrıca 15 Ekim 1992’de yayımlanan ’Kim bu Pilot Necati’başlıklı yazısı da bu konuyla ilgiliydi. Ancak kitabı tamamlayamadı...”
Mumcu’nun diğer randevusu ise 12 Mart 1971 döneminin askerî savcısı Baki Tuğ ileydi. 27 Ocak Çarşamba günü buluşacaklardı. İki gün önce, Baki Tuğ’un Meclis’teki odasında bir araya gelmişlerdi ve Tuğ’a,  “Abdullah Öcalan’ın MİT’le ilişkilerini ortaya çıkardım”  demişti. Tuğ, Meclis Millî Savunma Komisyonu Başkanı’ydı, ’Araştıracağım’dedi, randevuyu verdi. Tuğ’un bilgileri önemliydi, çünkü 1972’de, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) 1. sınıf öğrencisi olan 22 yaşındaki Abdullah Öcalan, bildiri dağıtmak suçundan gözaltına alındığında Askerî Savcı Baki Tuğ’un önüne getirilmişti. Tuğ, boykotçu öğrenciler içinde en ağır cezayı Abdullah Öcalan ve iki arkadaşı için isterken, yargılama sırasında mahkemede görüş değiştirince Öcalan, üç ay hapis cezasıyla kurtulmuştu.
Baki Tuğ, o günleri daha sonra şöyle anlatmıştı: “Apo’nun MİT mensubu olup olmadığı konusunda yardım istedi. ’Arşivime bakayım’ dedim. Araştırdım; Abdullah Öcalan’ın kayınpederi Ali Yıldırım, Millî İstihbarat’ta çalışan bir görevliydi. Öcalan, Ali Yıldırım’ın kızı Kesire ile evlenmişti. Bizde bulunan bilgi bu kadardı. Ama Uğur Mumcu’nun ömrü vefa etmedi. Bana gelip gitmesinden iki gün sonra da öldürüldü. Bunu araştırmasına şaşırmamıştım. Çünkü Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın görevi herkesten yararlanmaktır. O dönemde bir öğrenci olarak ondan da yararlanmak isteyebilirler. Bunda şaşıracak, yanlış düşünecek hiçbir şey yok.” 
Tuğ, Öcalan’ın 1980’den önce Devrimci Doğu Kültür Ocakları gibi Kürt örgütlere karşı mücadele etmiş olabileceğini belirtmişti...

Yazarın Diğer Yazıları