Yanlış adres!

Sapla samanı karıştırmak üzerine daha dün yazdım. Mürekkebi kurumadan, hoop, bu defa bambaşka bir meselede, bambaşka bir mahalle düştü aynı hataya.

***

Alperen Ocakları, İstanbul'da Beyoğlu'nda bulunan ve 2003 yılında trajik biçimde terör saldırısına da hedef olan Neve Şalom Sinagogu'nun önünde yaptıkları açıklamayla İsrail'i protesto etti!

Sebep?

İsrail'in, dün Mescid-i Aksa'ya çıkan yolları kapatmasıyla tırmandırmaya devam ettiği tacizleri. Bu korsan devlet, hemen öncesinde, Müslümanların kutsal kabul ettiği mekanın kapısına dedektörler yerleştirmiş ve ayrıca 50 yaş altındakilerin girişine de yasak getirmişti!

Anlaşılan o ki, Alperen Ocakları da, Filistinlilerin Pazar gününden bu yana Mescid-i Aksa'nın kapılarında sürdürdüğü kanlı ibadet direnişini İstanbul'a taşımaya karar verdi.

***

Olabilir.

Gençler, Müslümanların zulme uğramasına tepki göstermek istemiş olabilir. Bunu sadece Filistin halkına değil, İslam'a ve İslam'ın bütün değer/kutsallarına yönelik bir saldırı kabul edip, bir tür dayanışma geliştirmek istemiş olabilir.

Bunların hepsi kabul edilebilir.

Kaldı ki...

Din ve ibadet özgürlüğünün kısıtlanması, sizin dininizin ne olduğundan bağımsız olarak bir "insan hakkı" meselesidir ve İsrail'in tutumu "evrensel değerler" üzerine ahkam kesen her ülkede, üstelik  sadece Müslümanlar değil bütün dinlere mensup insanlar tarafından da zaten protesto edilmelidir; Yahudiler buna dahil.

***

İşin bu yanında, yani Alperen Ocakları'nın İsrail'i kınamak istemesinde bir gariplik de, terslik de yok.

Ve fakat...

Bir:

İsrail'i kınamak için gidilecek adres bir sinagogun kapısı değil, İsrail'in Türkiye'deki en üst düzeydeki resmi temsilciliği olan İsrail Büyükelçiliği, o olmazsa İsrail Başkonsolosluğu'dur!

Rotanızı sinagoga çevirdiğiniz vakit kınadığınız İsrail devleti değil, Musevi dini olur. Ve bu da bambaşka bir çatışma alanı yaratır içinde bulunduğunuz toplumda Museviler de yaşıyorsa!

Alperen Ocakları'nın arzusu bu mu?

Zira, Neve Şalom Sinagogu İsrail'i temsil konumunda olmadığı gibi Başbakanlık bünyesindeki Vakıflar Genel Müdürlüğü denetimdeki cemaat vakıflarından biri!

Velhasıl, sahibi yine Vakıflar Genel Müdürlüğü Denetimindeki Neve Şalom Seferad Sinagogları Vakfı olmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ibadethanesi olduğu için orada olup bitenle ilgili nihai sorumluluk sahibi Türkiye Cumhuriyeti!

Kimi kınamış oldunuz siz şimdi?

***

İki:

Üslup ciddi biçimde arızalı.

Diyorlar ki;

"Nasıl orada bizim ibadet özgürlüğümüzü engelliyorsanız, bizde sizin burada ibadet özgürlüğünüzü engelleriz. Nasıl bugün burada durduysak, yarın da geliriz. Buradan içeriye giremezsiniz."

"Siz-biz" ne?

Ötekileştirip İsrail ile özdeşleştirdikleriniz, Türkiye'de yaşayan İsrailliler değil, Musevi Türk vatandaşları!

İsrail, yarın Filistinlileri hedef alan hunharlıklarına bir yenisini daha eklemeye kalksa, yine katledilmiş bebek fotoğrafları gelse Gazze'den buraya, "siz bizi katlederseniz, biz de sizi katlederiz" deyip İstanbul'da yaşayan Yahudi Türklere mi saldıracaksınız yani? Orası çünkü bu dilin nihai adresi! Çok tehlikeli.

Türkiye'nin ihtiyacı olan son şey bu ülkede yaşayan insanların etnik yahut dini nedenlerle birbirlerine diş biler hale getirilmesi!

***

Örtülü dik duruş tasfiyesi...

--------

 AKP'li Antalya Büyükşehir Belediyesi organizatörlüğünde yapılacak olan Antalya (Altın Portakal) Film Festivali'nin "ulusal yarışma" bölümü kaldırılmış. Bundan sonra sadece uluslararası yarışma olacakmış.

Belediye Başkanı Menderes Türel, "uluslararası yarışmaya da Türk filmleri katılabilir burada bir kısıtlama yok" diyor ama  hepimiz biliyoruz ki o gece sahneye ne kadar az Türk sanatçı çıkarsa o kadar iyi!

***

Türk sinemasıyla özdeşleşmiş festivalden Türk sinemasının tasfiyesiyle, yakın geçmişte;

Mesela Şerif Gören'in ceketinin altındaki "çArşı" tişörtünü çıkarıp karşı olduklarını sıraladığı o muhteşem protestonun,

Demet Evgar'ın Gezi protestolarında ölen gençlere yolladığı selamın,

Nadir Sarıbacak'ın "memleketle ilgili dertlerim var" diye başladığı konuşmasının uğradığı sansürün,

Geçmişte Rutkay Aziz'in, Tuncel Kurtiz'in yaptığı tokat gibi çıkışların,

Ve elbette merhum Tarık Akan'ın Silivri'deki kumpasları hatırlatarak  yönelttiği o tarihi "Ak mı, kara mı" sorusunun hiç ilgisi olmadığına inanalım mı yani?

Yazarın Diğer Yazıları