Yaradılanı sevmiyorlar

Başbakan ikide bir  “yaradılanı severiz yaratandan ötürü ” der ya, bu laf yaptıklarıyla hiç alakalı değil. Taksim parkındaki asırlık ağaçları dev çukurlar açarak köklüyorlar veya kesiyorlar. Eylemcilere selam ederim. Uyku tulumları giyip veya çadırlar kurarak bunlara engel olmaya çalışıyorlar. Hatta köklenmiş bir ağacı çukuruna yeniden yerleştireni gördüm. Biber gazına, su püskürtmeye dayanıyorlar. Aktivist dediğin böyle olur. Yani toprağı, ağacı, vatanı sever. Bu uğurda bir çok şeye katlanır. İnsan öldürmeye, vatanı bölmeye çalışmaz. Kendilerine duacıyım.
Herkes, İstanbul’un feth edildiği şu günlerde Fatih’in  “Yaş ağaç kesenin başını keserim” sözünü söyleyip duruyor. Ayrıca bilmez misiniz ki ağaçlar da canlıdır. Bitkiler, çiçekler, böcekler hatta taş, toprak, ateş, hava canlıdır. Bunu fizikçiler kuantumla çok güzel açıklıyorlar.Tasavvufta eşya öpülecek kadar kutsaldır. Cansız zannettiğimiz her şey canlıdır ve yaratan tarafından yaratılmıştır. Siz bunun lafını bilirsiniz ama özüne, ruhuna yabancısınız. Sizin için canlı olan paradır, ihaledir; gelir getirecek her şey canlıdır ama toprağı yağmalar, ağaçları sökersiniz.
Tam burada aklıma Münevver Ayaşlı’nın kitaplarında anlattığı bir hatırası geldi. Rahmetli Menderes yol yapacağım diye ağaçları keserken çevredekiler  “Ah”  etmişler ve  “Sonu iyi olmaz bunun”  demişler.

 

Emeği ve tarihi de sevmiyorlar

 

Emek sinemasında çok filmler seyretmişimdir. Özellikle  “Sinema günleri”nde. En iyi filmleri getiren sinema olarak bilinirdi. Yıkılırken ortaya çıkan harabeye bakamadım. Tarihi değeri ayrı, sanat değeri ayrı, sinema severlerin çırpınışları ayrı...
Emek sinemasını harcadılar ama emeğin kendisini de sevmiyorlar. Çeşit çeşit sendika oyunlarıyla emekçileri bölmeye çalıştılar, olmadı. İşçiler, her açtıkları davayı kazanıyorlar.

 

Hanımefendi

 

Herkes Nazmiye Demirel’in vefatından sonra yazdıkları yazıda  “Hanımefendi” başlığını kullandı. Ben de o başlığı kullanacağım. Gerçekten de Nazmiye Hanım, bir hanımefendiydi. Köşkün eşyalarını değiştireceğim diye milyarlar yüklemezdi bütçeye. Boyu zaten uzunken, çok uzun topuklu ayakkabılar giyip taşlara takılmazdı. Çıkıp orada burada konuşmalar yapmaya meraklı değildi. Onu eleştirmek için gazeteciler, dolma sardığından başka kusurunu bulamamışlardı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Yazarın Diğer Yazıları