Yarının anlamı ve "eyalet" tartışmaları

Yarın ülkemizin, çocuklarımızın, nesillerimizin geleceğini etkileyecek çok önemli bir referandumda oy kullanacağız. Belirtmek gerekir ki hiçbir Türk vatandaşının "ben oy kullanmayacağım", "sandığa gitmeyeceğim", "benim oyum neyi değiştirir ki?" deme hakkı yoktur. Belki imkanı vardır ama asla hakkı yoktur. Eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'ın bir yaklaşımı var bu hususta: "Demokrasi trenine bilet almayanların sonra kalkıp dışarda niye kaldım diye makiniste kızma hakkı yoktur."

Bu sebeple yarın sandığa gideceğiz. Hatta etrafımızda bu eğilime sahip kim varsa onları da götüreceğiz.

Şimdi bu oylamaya saatler kala Sayın Devlet Bahçeli'nin bir TV programındaki sözleri ile alevlenen "Eyalet sistemi" tartışmasına açıklık getirmek istiyorum. Gerçekten kafa karıştırıcı bir durum.

Meselenin hukuki kısmını aşağıda anlatmaya çalıştım. Ancak bir de siyasal yönü var. Geçmişte bu konuda yapılmış açıklamalar, farklı konumlarda olan kişilerin doğrudan ya da dolaylı anlatımları var. Dolayısıyla bu tür endişeler durup dururken ortaya çıkmıyor.

Özellikle Türk milliyetçilerinde federatif ya da bölgeli devlet sistemine yönelik endişeler yoğundur. Üstelik Ak Parti dahil bir çok parti tabanında da az/çok bu soruların sorulduğu kanaatindeyim. Endişelerin kaynağı yarın oylayacağımız teklifin 123. maddede yapacağı değişikliktir. Ne diyor bu madde?

123. madde idarenin bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliğini düzenliyor. Değişiklik çerçevesinde kamu tüzel kişiliği daha önce sadece kanunla kurulabilirken Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulabileceği de ekleniyor. Yani Cumhurbaşkanı tek başına kararname ile kamu tüzel kişiliği kurabilecek. Bununla ilişkili olarak Anayasa'nın 106. maddesine eklenen değişiklikle Cumhurbaşkanı kararnamesi ile istenilen sayıda yeni bakanlık kurabilmesi, kaldırabilmesi bunların merkez/taşra teşkilatlanma biçimini belirleyebilme yetkisi de veriliyor.

Peki nedir kamu tüzel kişiliği?

Anayasamızda "Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliği" yaklaşımı esas olup çok sayıda kurum/kuruluş bu özelliğe sahip. Yapılacak değişiklikle odak alınan diğer kamu tüzel kişilikleridir. Bunların bir kısmı Anayasal kurumlar olarak Anayasada düzenlenir bir kısmı değil. İl Özel İdaresi, Büyükşehir Belediyesi, Belediye, Köy, Mahalli İdare Birlikleri, Üniversiteler, TRT, YÖK, TİKA gibi pek çok kuruluş kamu tüzel kişiliğini haizdir.

Fakat "eyalet sistemi" tartışmasının en hassas yanı; Türkiye'nin il ve belediyelerini içine alan merkezi idare ile mahalli idareler sisteminin üniter yapımızı sarsacak şekilde yeniden düzenleyebileceğine yönelik endişelerdir. Hukuken 'bu imkan veriliyor mu yoksa verilmiyor mu' sorusunu cevaplamak için bir de değişiklikle ilgili 126, 127 ve 148. ve 119. maddelere bakılmalıdır.

126. maddede "illerin ve diğer kademeli bölümlerin, birden çok ili içine alan bölümlerin kanunla kurulacağı" belirtilmektedir.

127. maddede ise "Mahalli idarelerin kanunla kurulacağı" hükmü vardır.

Buna göre il, ilçe vb.. yapılanmaların değiştirilmesi ve kurulması kural olarak kanunla gerçekleşebilir; Cumhurbaşkanı kararnamesi ise değiştirilmek istenen 104. madde çerçevesinde kanunla düzenlenmesi öngörülen veya açıkça düzenlenen konularda çıkarılamaz. Yani ilgili maddeler üzerinden bazı tüzel kişiliklerin sadece kanunla düzenleneceği hükmü anayasada korunmaya çalışılırken bununla çelişkili biçimde Cumhurbaşkanına tek başına Kamu Tüzel Kişiliği kurma yetkisi veriliyor.

Fakat bunun hukuken anlık bir güvence sağlayacağı kanaatine varmak zor değil.

Çünkü yarın oylayacağımız 148. maddede yapılacak değişiklikle "olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi'nde dava açılamaz" hükmü getiriliyor. 119. maddede ise olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kararnamelerin sınırlamalara tabi olmadığı belirtiliyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı, gerekli gördüğü durumda olağanüstü hal ilan edip böyle bir dönemde çıkaracağı kararname ile bazı illeri birleştirme, bölgeler halinde yönetimini sağlama, bölge valiliklerini kurmak gibi idari tasarruflara gidebilir. Bu aslında ciddi bir "boşluk"tur. Üstelik Kanunlar ile Kararnameler karşı karşıya geldiğinde gidilecek merci Anayasa Mahkemesi'dir. Burada da 15 üyenin 12'sinin Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor olması pratik bakımından eleştirilmektedir.

Elbette bu görüş ve tespitler benim penceremden süzülen endişe ve kısıtlardır.

Karar milletimizin, sizlerindir. Ancak kararınız ne olursa olsun lütfen yarın sandıkta olunuz.

Yazarın Diğer Yazıları