Yaşasın, katil bir Türk!

Türkiye'nin ucu görünmeyen bir korku tüneline dönüşmesine kanlı katkıda bulunan yılbaşı gecesi katliamının failinin Doğu Türkistanlı olma ihtimali birilerini hayli sevindirmiş olmalı ki, mensup olduğu terör örgütünden çok bu kimlik öne çıkarılıyor analizlerde.

Ben mi hatırlamıyorum yoksa PKK katliamlarının failleri hiç "Kürt cani" diye anılmış mıydı ülkemizde?

Ki anılsın diye, mütekabiliyet talebiyle demiyorum anılmasın da mümkünse; terörist hangi dinden, milletten, meşrepten, mezhepten olursa olsun teröristtir.

Ve fakat...

Bir kısım teröristin aidiyetini özenle perdelerken, bir kısım teröristinkini toplumsal hafızaya özellikle kazımaya çalışmak da doğru-dürüst bir tavır değildir.

***

Bu notu düştükten sonra gelelim madalyonun diğer yüzüne.

31 Aralık gecesini kâbusa geçiren vahşet, başta Doğu Türkistan Türkleri ve Orta Asya Türk coğrafyasının Doğu Türkistan sınırında yaşayan soydaşlarımızın terörize edilmeye müsait halini sorgulamak için bir vesile midir?

 Daha ne olması lazım; elbette vesiledir!

Bu sorgulama, 1989'da Türkistan İslam Cemaati kurulduğunda yapılmalıyken, soydaşlarımızın uğradığı zulmün yarattığı duygusal kırılmaların/travmaların da etkisiyle görmezden gelindiği hatta kimi zaman "kullanışlı" varsayıldığı için gecikmiştir; bu manada devletin de, siyasi iktidarların da, dış Türkler gibi bir meselesi olan ideolojik hareketlerin de çuvaldızı kendilerine batırmaları gereken noktalar da olduğunu kabul etmek gerekir.

Mesela;

Dünya Türklüğünün manevi garantörü/hamisi olması beklenen Türkiye'de, Doğu Türkistan'a "ata yurt" yerine "İslam ümmetinin kadim toprağı" künyesi asılması karşısında nasıl bir tavır geliştirmiştir?

Dünyanın bir ucunda, tarihi kin ve düşmanlıkların gölgesi altında Çin ile bir arada yaşayabilmeleri zaten çok zor olan Doğu Türkistanlıların zihni nasıl "vatanlarını Haçlıların işgalinden kurtaracak mücahitler" olarak kodlanmıştır?

Bu satırları, bölgedeki kısırlaştırma, türlü çeşit biyolojik-kimyasal deney ve işkenceyle yapılan Türk soykırımından içi yanan ve mücadeleyi savunan bir Türk Milliyetçisi olarak yazdığımı özellikle belirtmek istiyorum;

"Doğu Türkistan'a özgürlük" diyenlerden kaçı "tam olarak" ne istediğini biliyordu/biliyor ve uluslararası hukuk, anlaşmalar, sınırlar gibi "maddi gerçekler"le yönetilen küresel dünyada kaçı "aslında ne istemesi gerektiğini" biliyordu/biliyor acaba?

O insanların, yeryüzünün "din"le en alakasız devletlerinden olan Çin'in "Haçlı" olmadığı basit bilgisinden bile mahrum kalmasına yol açan maksatlı cahil bırakılmışlıklarını, Çin zulmüne bizim değilse de dünyanın gözünde "meşruiyet" bile kazandırabilecek bir ayrılıkçı hareket üretmek üzere kullananların hiç mi vebali yok bu hazin sonda?

Toplumların doğru mücadele metotlarıyla erişmeleri mümkün olan haklı ülkülerini -bağımsızlık da buna dahil- ütopik havuçlarla marjinalleştirerek heba edenlerin hiç mi vebali yok?

Umarım bu şerrin hayrı da soydaşlarımızın, her şeyden önce insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve hürriyetlerine kavuşması ve terör örgütlerinin sarmalından kurtulması için "diplomatik mücadele" olur da üzerinden buldozer gibi geçmeye hazırlanan güçleri frenler, yazık olmaz Doğu Türkistan'a!

----

"İhtimal"

 

Reina saldırganı teröristin kimliğinin belirlendiğini duyuran haberler şöyle devam ediyor:

"Orta Asya uyruklu olma ihtimali var."

Kimliği belliyse uyruğu niye/nasıl "ihtimal"?

----

Türkiye bebek

 

Yaşanamaz hale geldiğinden yakınan bizler için ibretlik bir hikaye;

Telafer'den kaçan hamile Türkmen kadın, 40 gün ve yağmurda, çamurda yaya olarak süren yolculuğu sırasında, Türk sınırında doğurduğu bebeğine kendileri için "yaşayabilecek olmak" anlamına gelen "Türkiye" adını verdi.

Türkiye bebek, her şeye rağmen hâlâ bir vatanımız olduğuna şükredip onu ne pahasına olursa olsun savunmamız için bir "işaret" sanki!

----

Nihat'ın "Atsız" olanı yok Doğan verelim

 

Konuyu bir netleştirelim de rahmetli ters dönmesin mezarında...

MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Atila Kaya'nın "saray" göndermeli "Saraylarda süremem / Dağlarda sürdüğümü/ Bin cihana değişmem / Şu öksüz Türklüğümü" paylaşımındaki mısralar Hüseyin Nihal Atsız nam-ı diğer "Atsız Ata"nın...

Nihat'ın "Atsız" olanı yok ama çok lazımsa Doğan verelim:

"Tuttuğumu deli gibi koparırım ama / İyilikle olmazsa vallahi zorla / Benim olmazsan taciz ederim / Bana gelmezsen yer bitiririm..."

Hem sanki bu daha çok uydu mevzuya!

Yazarın Diğer Yazıları