Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Yenikapı'da dirilen birlik ruhu

Yıllarca sorumsuzca kamplaştırılmaya, ayrıştırılmaya ve ötekileştirilmeye çalışanlar milli egemenliğin gaspı için silaha sarılanlara karşı birbirlerine sarıldılar ve başardılar. 15 Temmuzda asker elbisesi giymiş silahlı bir cuntanın millet iradesini gasp etme girişimi Türk milletini birleştirdi.

Ayrılma değil sarılma!

Ülkenin tepesinde oturanlar sonuçta ayrılmanın, yarılmanın ve kamplaşmanın kimin işine yaradığını yaşayarak gördüler.

Dünyaya bakışı farklı olan hemen herkes hem silahlı darbeciler karşısında hem de sokaklarda bir araya geldiler. Yenikapı bu birlikteliğin taçlanmış hali olarak ortaya çıktı. Partisi, siyaseti, inancı, yaşam biçimi farklı olanların Yenikapı'da bir arada, yan yana bulunmaları verilen mesajlar, edilen sözlerden çok daha önemlidir.

Yenikapı'da Atatürk ve Türk bayrağı altında Türk milleti bir ve bütün olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu. Yeni Kapı her türlü ayrışmanın, kamplaşmanın ve karşıt hale gelmenin karşısına konulmuş bir milli duruştur.

Darbecilere karşı çıkan halk etin demiri yendiğini göstermişti. Yenikapı'da ise Türk milleti sarılmanın ayrılmak, birleşmenin bölünmek karşısındaki gücünü göstermiştir.

Tehditler karşısında Türk Milleti bir ve bütün olabildiğini Yenikapı beraberliğiyle ortaya koymuştur. Bu durum dosta güven düşmana korku vermiştir. Yenikapı'da nükseden birlik ruhu bütün Türk, Atatürk, Türkiye ve Türk Milleti düşmanlarının hesaplarını bozmuştur. 

Bugünkü Türkiye'de kendini bu topraklara ve millete ait olduğunu düşünenlerin önünde iki yol vardır; ya imkânlarını birleştirerek güç haline gelmek ya da birbirini yiyerek tüketmek. Gelinen şartlarda üçüncü bir yolun olmadığı anlaşılmaktadır.

Birleşmek ya da ayrışmak!

Ayrılığın buyruk altına girmek, parçalanmanın da yutulmaya hazır hale gelmek olduğunu tarih kaydediyor. Şairlerin "Öz yurdunda garip öz vatanında parya" hali ya da  öz yurdunda "hanümansız serseri" konumuna gelmek dediği hal yaşanmak istenmiyorsa, birlik olmak şarttır. Atalarımız bu yüzden yüzlerce yıldır hep şu ikazları yapmışlardır: 'Titreyiniz ve kendinize geliniz!' Birbirinize düşmeyiniz! Vatanınızı terk etmeyiniz! Yabancıların armağan ve vaatlerine aldanmayınız! Oyuna gelmeyiniz!

Bilge Kağan'dan sekiz yüz yıl sonra ayrılığın, birbirine düşmenin ve tefrikanın nasıl bir tehdit olduğunu Yavuz Sultan Selim, bir mısraında şöyle anlatır. "Milletimde ihtilâfü tefrika endişesi/ Guşe-i-kabrimde hattâ bikarar eyler beni" der.

Ayır/buyur ve böl/yönet stratejisini izleyen düşmanların Türk milleti üzerinde nasıl bir tehlike yarattığını  da Mehmet Akif şöyle ifade eder: "Tefrika girmezse bir millete düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez".

İstiklal Marşı'nın yazarı, birliğin, beraberliğin ve aynı amaç için yüreklerin çarpmasının sağlayacağı sonuçları da şöyle anlatır:

"Değil mi cephemizin sinesinde iman bir

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!"

İrfan sahibi Anadolu'nun aksakallı ihtiyarları "heybe dinli olmayın, torba dinli olun!"  diye telkinde bulunmuşlardır.

Bu sözler ve deyimler Türk milletinin istiklal ve istikbal ihtiyacından doğmuştur!

Tarih yapmaya cüret etmek!

Milli birlik ve beraberlik, tarihe, topluma ve geleceğe karşı çok daha fazla sorumluluk duygusu içinde hareket etmeyi gerektirmektedir. Vatanın var olma bedeli olarak binlerce şehit vermiş olan  ülke yöneticilerinin çeperlerini genişletmek gibi ağır bir sorumluluğu vardır.

Başarısızlığı, hatayı ya da yanlışı düşmanın sırtına yükleyerek zafer kazanmış bir orduya tarih henüz tanıklık etmemiştir.

Zaferi, tarihi yeniden yazmaya değil yapmaya cüret edenler kazanmaktadır. Unutmamak gerekir ki, çağlar boyunca tarih, hep kendisini yapmaya cüret edenlerden taraf olmuştur. Başarmanın yolu birleşmekten, yenilginin yolu ise ayrışmaktan geçmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları