Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER

Mustafa Hakan ÜNSER

Yükselen Milliyetçilik mi?

Yükselen Milliyetçilik mi?

Milliyetçilik fikri dünyada ve ülkemizde siyasete yön veren temel etkenlerdendir.

Millet hep var mıydı? Modern çağda mı ortaya çıktı? Bugünkü halini devletlerden sonra mı aldı? Sosyal bir evrimin sonucu mu? Bu yaklaşımların her biri için farklı anlayışlar ve akımlardan söz edilir. Modern öncesi dönemde milletin var olduğu fikri bir zamanlar romantik bulunurdu. Fakat şimdilerde bazı düşünürler aksini söylüyorlar. Almanlar neden Alman oldu? Fransızlar neden Fransız? Bu soruların cevabı her geçen gün gelişiyor.

Bu görüşlerden herhangi birini benimsemenin hiçbir sakıncası yok. Zaten söylem farklılıkları buradan kaynaklanmıyor. Milliyetçilik tartışmaları hangi metodu benimsediğimiz üzerinden yapılmıyor.

"Millet" (Nation) sözcüğü Roma halkı arasında ikamet etmekle birlikte Roma halkının parçası olmayan yabancı topluluklar için kullanılan aşağılayıcı bir terimden geliyor. Latincede besicilerin ahırların altına serdiği saman ya da talaş, bir hayvanın bir kerede birden çok doğurduğu yavrular nation, yani millet idi... Roma'nın düşmesinden yüzlerce yıl sonra Orta Çağ’ın ilerleyen yıllarında, Batı Avrupa'da aslen Hristiyan kurumlar olan üniversiteler kuruldu. Bu üniversiteler nereye kurulmuş olursa olsun, öğrencileri üniversite şehirlerine yabancıydı. O tarihte nation sözcüğünün aşağılayıcı çağrışımı unutulmuştu; yazılı belgeler bu sözcükle bağlantılı bir aşağılama tavrı aksettirmediğinden sözcük yabancılar topluluğu için kullanılan yansız bir ifade olarak kalmıştı. Orta Çağ üniversitelerinin öğrencileri böylece nations yani "milletler" denen gruplarda tasnif olmuştu... (Detaylı bilgi için Liah Greenfeld Milliyetçilik Bir Kısa Tarih.)

Yerli ve millî olamayan bu izah birçoğunun hoşuna gitmeyecektir. Hatta millet veya ulus kelimelerinin kullanımı nedeniyle tartışmalar çıkabilir. Biz gelebilecek eleştirileri göze alıp millet kelimesiyle devam edelim.

Millet olmayı ve milliyetçiliği; bazıları Anglo-saksonlar gibi eşitliğin tesisine, bazıları Fransızlar gibi dil ve kültüre, bazıları Rus ve Almanlar gibi ırka dayandırırlar. Müslüman coğrafyada ise Arap olanlar kavme, diğerleri dine dayandırır. Tek tanrılı dinlerin havzasında filizlenen milliyetçilik kavramı farklı milliyetçilik anlayışları ve uygulamalarına rağmen en son Uzak Doğu’da da kabul görerek tüm dünyada belirleyici siyasal etken olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren toplumsal ve siyasi dengeleri bozan, devrimlere ve rejim değişikliklerine sebep olan millet olma süreci ve neticesinde gelen milliyetçilik akımları dünyayı değiştirirken kendisi de değişmeye devam ediyor.

Kültürden kültüre biçim değiştiren milliyetçilik bizde de iki yüz yıl kadar önce dil, edebiyat ve tarih alanında ortaya çıkmış ve yüz yıl önce "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" düsturu ile cumhuriyeti kurmuştur. Çok partili hayata geçtikten sonra da zamanla siyasallaşmış ve bugün birçok siyasi partinin programında yer alan bir fikir hareketi görünümündedir.

Sonuç olarak darmadağınık bir görüntü veren zaman zaman ayaklar altına alınan şimdilerde ise bir minder gibi üstüne oturup istediği gibi zıplamak için kullanılan bir milliyetçiliğimiz var.

Doğası gereği bir türlü yerinde durmayan, durması da gerekmeyen milliyetçilik kavramı bugünlerde Türk siyaset hayatında yine gündemde.

Milliyetçilik yükseldi mi? Yeteri kadar yükseldi mi? Hangi milliyetçilik yükseldi? Milliyetçilik vasatlaşarak daha çok kesim tarafından benimsenir mi oldu?

Bu sorulara şahsen olumlu cevaplarım yok. Daha çok hepsinde biraz doğru biraz yanlış tarafının olduğunu düşündüğüm bu tanımlardan “hangi milliyetçilik” üzerinde yoğunlaşıyorum.

2023 seçimlerinde ittifakların ve partilerin milliyetçilik iddiaları da bir şekilde oylanmadı mı? İttifakların hepsi milliyetçi olduklarından bahsettiler. Sağ ve sol arasındaki milliyetçilik anlayışı, dindarla-seküler arasındaki anlayışı, Batılı ile Doğulu, köylü ile şehirli arasındaki milliyetçilik anlayışı halk tarafından ne şekilde onaylandı? Milliyetçilik iddiasıyla halkın karşısına çıkanlar hangi/nasıl bir milliyetçiliği kastettiklerini açıkça ifade etmedikçe bu sorulara cevap bulamayacağız.

Bu durumda kazanan milliyetçilikse kaybeden kim/ne?

Ancak idrak ve izan sayesinde yola devam edebileceğimiz bir kavşakta duruyoruz.

Peki, ne yapmalıyız:

Bu kadar farklı yaklaşımın olduğu ve çoğu söylemin kolay kolay yanlışlanamayacağı bir iklimde bir yerden bizlere bir çağrı geliyorsa duyduğumuz ses için -o bizden mi?- diye sormalı ve yolumuza öyle devam etmeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları