Yüzde 50 faiz çözüm olur mu?

Yüzde 50 faiz çözüm olur mu?

Merkez Bankası gösterge faizini yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkardı. Merkez Bankası’nın faiz tahmini; yurt içinde sabit tutulacağı, yurt dışında artış yapılacağı şeklindeydi. Yurt dışı banka ve kurumların faiz tahmini ise;

*Deutsche Bank, 500 baz puan artış,

*Bank of America (BofA) 300-500 baz puanlık artış,

*JPMorgan, 500 baz puanlık artış,

*Societe Generale Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu, Afrika Stratejisti Marek Drimal olasılıkların 250 veya 500 baz puanlık faiz artışına doğru kayıyor, şeklindeydi.

Merkez Bankası’nın yurt dışı banka ve kurumları dikkate alması çok doğaldır. Çünkü Türkiye’nin döviz sorunu var, bu sorunu kısa dönemde yabancı finansal yatırım çekerek veya dışarıdan dış borç alarak çözebilir.

1-Yüzde 50 nominal faiz neden çözüm değil?

Eksi reel faiz devam edeceği için TL’den kaçış da ve enflasyon da devam edecektir.

Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda Hükûmetin de başıdır. Türkiye’de ekonomik istikrar sorunu yok diyor. Sorunu tespit ve teşhis etmeden çözüm getirmek imkânı yoktur. Hükûmetin, Merkez Bankası Başkanı ve Hazine ve Maliye Bakanı’nı getirmesi ekonomik istikrar sorunu var ve bunu çözelim diye değil, pozitif algı yaratarak, dışardan borç alabilmek içindi.

Mamafih MB Başkanı gitti, Şimşek de rasyonel politika dediği vergileri artırmakla sınırlı kaldı. Bütçede popülizmi, kamu kaynaklarının seçim odaklı kullanılmasını engelleyemedi.

Seçim sonrasında bu yılın ikinci yarısından sonra ekonomide düzelme olacak demek yanlıştır. Çünkü seçim popülizminin bozacağı dengeleri kısa sürede düzeltmek mümkün değildir. Kaldı ki, ne değişecek de ekonomide düzelme olacak?

O zaman TÜFE oranı yüzde 50’ye düşmez. Eksi reel faiz devam eder.

Eksi reel faiz, tüketimi artırır. Çünkü tüketimin fırsat maliyeti olan faiz maliyeti düşüktür. Para cep yakar. Paradan kaçış hızlanır. Enflasyon artar. Buna karşılık eksi reel faiz, yatırımların maliyetini düşürür ve eğer güven unsuru gibi diğer şartlar uygunsa yatırımları teşvik eder.

Reel gelirler düşük olsa da tüketim artabilir, tasarruf düşer ve tüketici borçlanır eksi tasarrufa geçer. Tüketime devam eder. Ancak Türkiye’de güven sorunu olduğu için faiz sıfır da olsa ciddi yatırım yapan çıkmaz.

2-Ekonomik istikrar ne yönde gider?

Türkiye’nin şimdi yaşadığımız yüksek enflasyonuna, eksi faiz ve yanlış kur politikası sebep oldu.

Aşağıdaki grafiğe bakarsak, 2010 ile 2021 arasında faiz oranı ve enflasyon oranı yakın gitmiş. 2018 TÜFE artışına MB faiz artışı ve sıkı para politikası ile müdahale etmiş ve ertesi yıl enflasyon yüzde 8,5’e inmiş. 2021 ve sonrasında eksi reel faiz TÜFE’nin arayı açmasına neden olmuş.

mb-haftalik-repo.jpg

Demek ki, enflasyonu çözmek için, MB’nin bir defaya mahsus ve beklenen enflasyon üstünde gösterge faizini artırması gerekiyor.

Kaldı ki MB reel faize geçse bile, reel faiz de tek başına faiz istikrar sağlamaz. Fiyat istikrarı için;

*Demokratik, hukuki ve güven altyapısını yeniden oluşturmak gerekir.

*Faiz politikasının, diğer iktisat ve maliye politika araçları ile birlikte ve koordineli kullanılması gerekir. Ama hükûmet seçim nedeni ile bütçede ve kamu harcamalarında mali disipline izin vermez.

3-Hükûmet popülizmden vazgeçmez

Siyasi iktidar, kamu malını kamu kaynaklarını, bütçe kaynaklarını dağıtarak iktidarda kalıyor. Bu nedenle IMF ile anlaşmak istemiyor. Çünkü IMF popülizme amin demez.

Öte yandan beklentiler de kötüleşti.

Mart ayı tüketici güven endeksine göre,

*2023 Mart ayında 80,1 olan tüketici güven endeksi 2024 Mart ayında 79,4’e geriledi.

*2024 Mart ayında tüketici ekonomik durumum daha çok kötüleşecek diyor.

Kamu harcama ve vergi politikası, Hazine ve Maliye Bakanı’nın lafta kalan mali disiplin sözüyle olmuyor. Bütçe kaynaklarının popülizmde kullanılması, devlette ve özellikle Diyanet İşleri’nde şatafat, kamu-özel iş birliği ile yapılan yatırımlar atıl kalırsa ve kamu yatırımları piyasa maliyeti üstünde yapılırsa, kamu kaynakları etkin kullanılmamış olur. İstikrar sorunu devam eder.

Kredi kartlarında faiz arttı ve taksit sınırı getirildi. Ekonomi yönetimi bu uygulamayı seçmeni siyasi iktidarın dağıttığı paralara mecbur bırakmak için yaptı. Olan bankalar ve demokrasi talep eden kesime oldu.

Özetle; Eğer krizden çıkmak istiyorsak, faizleri reel faiz seviyesine getirmemiz, bir istikrar programı yapmamız ve hukukun üstünlüğünü, güven ortamını yeniden tesis etmemiz gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları