Zorla güzellik olmadığı gibi zorla açılım da olmaz

Lice olayları...
Gene insanlar öldü, yaralandı, çadırlar yakıldı, yürüyüşler yapıldı, her kafadan bir ses çıktı.
Bir karakolun yanına ek inşaat yapılmış sebep bu. Devlet bunu uygun bulmuş ve yapmış ama her şey bu düzlemde doğru mu yapılmış ona bakmak lazım.
Oslo sürecinden beri, MİT başkanları, müsteşarları, gidip geldiler, konuşup durdular, her şey karanlıkta kaldı, kimin ne konuştuğu ne sözler verdiği ne sözler aldığı belli değil. Wikileakes belgelerinden sızdığı kadarıyla  “her yeri bombalarla doldurduklarını”  öğrendik.
Otobüsler yakıldı, insanlar öldü, Diyarbakır’da kalkışma tecrübeleri yapıldı. Kuzey Kürdistan konferansı toplandı. En son peşmergelerden özel polis gücü tertip edildi bunlar yol denetimi yaptılar. Devletin sesi çıktı mı? Federasyon taleplerini açıkça dile getirdiler. Hatta, Tayyip Bey’in Suriye’yi alacağı ümidi ile ondan Lazkiye’yi bile talep ettiler. 
Tayyip Bey’in en son konuşması, tek millet, tek vatan, tek Bayrak’a ilave olarak tek dil ve seçim barajında değişiklik yapılmayacağına dair di. Oysa başka bir beklenti yaratmıştı.

***

Yetmedi, Amerikan Büyükelçisi yanına eşini de alarak, Diyarbakır’a gitti, şeyhlere elini öptürdü, açılım denen süreci, mutlulukla takip ettiklerini bildirdi, adeta Güneydoğuya ve özellikle Diyarbakır’a özerk bir devlet kurulmuş gibi davrandı. Devletin sesi çıktı mı? Adana’daki Amerikan konsolosluğunda 20 yıldır devam eden fitnelere, devletin sesi çıktı mı? Bütün bu tavizlerden sonra PKK’nın veya onun etkisinde kalan bir kısım köylünün, protestosunu bir yere kadar eleştirebiliriz.

***

Güneydoğu’daki mesele özgürlük meselesi değildir. Amerikan ve hatta dünya Siyonistlerinin vaat edilmiş toprakları artık gasp etme zamanının geldiğinin resmidir. Bunu Başbakan’a ve iktidara çok hatırlattık, vaktiyle Erbakan Hoca da hatırlatmıştı, dinlemediler. Taviz vererek koltuklarını muhafaza edebileceklerini sandılar. Öcalan/İmralı trafiğini sıklaştırdılar. Karayılan’dan emir almaya kalktılar. Güneydoğu sınırına karakol yapılmasını men eden Öcalan’mış biliyor musunuz? Pervin Buldan’la son gelen talimat bu. Akiller de bunun pazarlığını yapmış.

***

PKK ile en başarılı mücadeleyi yapmış komutanlarımız neden Hasdal’da tutuluyorlar? Doğruları yazan gazeteciler neden içeride? Milli güçlerin niye sesi kısıldı? Niye İlker Başbuğ’a terörist muamelesi yapılıyor? Niye teröristlere rütbe verilmesi teklif ediliyor?
Bir ülkenin siyasi, sosyal ve duygusal hayatını böyle karıştırırsanız, sonuç da öyle oluyor. Burada suçlu, emperyal güçler ve onların taşeronlarıdır. O kadar munis, kendi halinde yaşayan, devletine bağlı Güneydoğu halkını bu hale getirdiler. Bu kargaşada ölen kardeşimize rahmet, kalanlara şifa dileriz. İnşallah iktidar artık aymazlığının sonuna gelmiştir.

***

Bütün bunlardan sonra Hüseyin Çelik de çıkmış büyük bir pişkinlikle ulusalcılara ve Gezi hareketine ve hatta Ergenekon’a çamur atmaya çalışıyor. Oysa milli televizyonlar, karakol yapımında devletin haklı olduğunu beyan eden yorumlar yayınladılar. Onlar ulusalcıları da devleti de daha çok ararlar. Gezi Parkı olayları, aklı başında eğitimli çocukların Türk Bayrakları ve Atatürk resimleri refakatinde yaptıkları bir hukuk eylemi idi. Atatürk ve Türk Bayrakları güven veriyor. İkisini bu provokasyonla nasıl karıştırırsınız?
Zorla açılım olmadığı gibi zorla güzellik de olmuyor. Bu sorunu Gezi direnişçileri çözecek. Kardeşliği ve barışı onlar çok iyi biliyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları