Aaaa, Tayyip Bey “Türk futbolu” dedi!

Hani Tayyip Erdoğan, “Türk Milleti”  yerine  “Türkiyeli”  kavramını geçerli kılmak istiyordu, dolayısıyla  “Türk”  kelimesini milletin adı değil de etnik gruplardan biri gibi kullanıyordu ya, son olarak Rahmi Turan da  “Tayyip, ’Türk’üm’diyebilir mi?”  diye sordu. 
Bu arada Tayyip Erdoğan “Türk’üm” demedi ama, Başakşehir Fatih Terim Stadyumu’nun açılışını yaparken  “Türk futboluna hayırlı olsun” dedi! 
Hımm... Demek Tayyip Erdoğan’ın bilincinde Türklük yoksa da bilinçaltında bir  “Türk futbolu”  algılaması var! Peki ama Türk futbolu varsa, her gün bıkmadan, usanmadan isimlerini gündeme getirdiği etnik grupların futbolu da var mı? Tamam; Gürcülerin, Arnavutların, Boşnakların devletleri, dolayısıyla milli takımları var ama bu kökenlerden olup da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanların, Türkiye içinde bu isimlerle futbol oynaması garip olurdu değil mi? Şimdi denilebilir ki, “Barzani’nin devletini niçin saymıyorsun, orada bir Kürt devleti varsa, Kürt futbolu da vardır...” 
Evet ama, bu federe devlet Tayyip Erdoğan sayesinde bağımsızlığını ilan ederse, onu o zaman düşünürüz... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oynadığı futbol Türk futboludur... 

***

Yine Erdoğan, İskele Sancak programında Mehmet Acet’in “MİT’in durdurulan TIR’ları IŞİD’e gidiyordu”  iddialarını sorması üzerine  “O istikametin bir defa IŞİD’le ne alakası var? Türkiye Cumhuriyeti’nin AK Parti iktidarını, ’IŞİD’e yardım gönderen bir iktidar’diye göstermeye çalışanlar, alçak ve haindirler, ihanet içindedirler” dedi. 
Önce bir konuda hepimiz mutabık olalım! 
Erdoğan’ın bu sözünden “IŞİD’e silah göndermek” fiilini aşağılık bir iş olarak gördüğü sonucu çıkıyor değil mi? 
O halde, “IŞİD’e Türkiye üzerinden silah gönderenler alçak ve haindirler, ihanet içindedirler”  diyebilir miyiz? 
Diyebilirsek, kimdi bu alçak ve hainler? 
Erdoğan, “biz göndermedik” diyor ama, CHP’li Bülent Tezcan’ın açıkladığı savcılık tutanaklarında üç kamyondaki füzelerin sayısı bile belli! 
Kime gitti bu füzeler? 
Tayyip Erdoğan, Suriye’deki bütün sözde muhalif çetelere “lojistik destek” verdiklerini itiraf etmemiş miydi? IŞİD, o zaman Suriye’deki El Nusra bünyesinde değil miydi? TIR’lara yüklenen yardımlar da El Nusra’nın hakim olduğu bölge istikametine doğru gitmiyor muydu? Bu silahlar, Türkmenlere gitmiş olsaydı, Musul’u, Telafer’i, Tuzhurmatı’yı ve bu şehirlerin etrafındaki köyleri terk ederek darmadağın olurlar mıydı? 

***

Evet Ramazan bayramındayız ama Deniz Baykal’ın söylediği gibi “Aslında sadece nefsimizi ve açlığımızı kontrol ederek değil, duygularımızı, nefret duygularımızı, düşmanlık duygularımızı, kin duygularımızı bir büyük oruca tabi tutmaya ihtiyaç var...” 
Bu orucu da önce Başbakan olarak Tayyip Erdoğan tutmuş olsaydı, 7’den 70’e herkes bayrama birlik içinde girerdi... 
Bir de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bayram hutbesi var: 
“Bu bayram, yeryüzünü ifsat edenlerin değil, ıslah edenlerin, salaha ve felaha erenlerin bayramıdır.” 
Sahi, Arap Baharı’nı İstanbul’da tezgahlayıp, bütün İslam alemini ateşe veren, Mısır, Libya, Suriye ve Irak’taki  “ateşe odun taşıyan işbirlikçiler”  kimdir? 
Hutbede, “Unutmayalım ki, yalancı lobilerine yaslanan muktedirler, algı operasyonlarıyla masumları suçlu ilan eden insafsızlar, bir gün yenilmiş ekinler gibi savrulacak, izzetleri ayaklar altında kalacaktır” ifadesiyle de daha önce Ergenekon. Balyoz, Casusluk gibi soruşturmalarla, operasyon yapan polislere de sahip çıkılıyor. Tamam, onlara da haksızlık yapılmasın ama işledikleri suçların hesabı da sorulsun değil mi? 
Son sözü, Onur Öymen’den alalım;  “Bayramlar barışma zamanıdır. Ben de sorumluluk taşıyan siyasetçilerin Cumhuriyetimizin değerleriyle barışmalarını diliyorum.”  

Yazarın Diğer Yazıları