AKP iktidarı, bu haltı niye yedi?

Tayyip Erdoğan, öldürülen Rus pilotla ilgili Putin'e mektup yazdı ve üzüntülerini belirtti. Rusya basını haberi, "Türkiye özür diledi" diye verdi.

Konuyla ilgili olarak Mehmet Ali Güller'in ilk tepkisi, "Muhafazakâr kurnazlık: İsrail anlaşmasını perdelemek için aynı gün Putin'e 'üzüntülerini' bildirdi. Türkiye'de gündem gündemi yer nasılsa!" şeklinde oldu.

Deniz Ülke Arıboğan ise Putin'e mektup haberi açıklanmadan önce "Türkiye'nin İsrail ile anlaşması, arkasından gelecek olan dönüşümler de göz önüne alınırsa (Rusya, AB, Körfez vs.) geleneksel rotaya dönüştür" diye yorum yapmıştı.

***

İsrail-Türkiye anlaşmasından Türkiye bir kâr elde etmiş değil. Türkiye, İsrail gazını Avrupa'ya nakledecek! Diğer taraftan İsrail askeri istihbarat şefi Tümgeneral Herzl Halevi, "İsrail, Suriye'deki durumun IŞİD'in yenilmesiyle sona ermesini istemiyor. Süper güçlerin bölgeden çekilerek İsrail'i Hizbullah ve İran'ın karşısında yalnız bırakması İsrail'i güç bir duruma sokar" dedi.

Eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Ya'alon da İran karşısında IŞİD'i tercih edeceklerini söylemişti.

***

Türkiye-İsrail anlaşması, Türkiye'nin İsrail'in kuruluşundan itibaren sürdürdüğü dış politikanın eseridir. O politikanın ne olduğunu en iyi tarif eden Abdullah Gül olmuştur. Gül, "İsrail'in güvenliği bizim birinci önceliğimizdir" demişti. Bugünkü ABD Başkanı Obama ve eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dahil, Amerika'yı yönetenler, "Dış politikada birinci önceliğim her zaman İsrail'i korumak olacaktır" ifadelerini, seçim kampanyalarında kullanmışlardır! İlginç bir durum değil mi? Türkiye'nin dış politikası, ABD ile aynı çizgide sürdürülecekse, dışişleri teşkilâtı kurmaya ne gerek vardı?

***

Şimdi, "one minute tiyatrosu"nun gerçekten tiyatro olduğu anlaşılmıştır herhalde. Davos'taki "one minute" krizinden bir ay önce İsrail'in Jerusalem Post gazetesinde Herb Keinon, "İsrailli üst düzey yetkililer, Erdoğan'ın ülkede yükselen laik muhalefet karşısında meşruiyetini sağlamlaştırmak için yüksek profilli bir uluslararası diplomatik başarıya ihtiyaç duyduğunu söyledi" diye yazmıştı.

BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon da Erdoğan'a, "Orta Doğu'da liderliğinize ihtiyaç var" diye seslenmişti.

Yine Avrupa Musevi Kongresi Başkanı Besnainou, Türkiye'de Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile görüştükten sonra "Erdoğan'ın, İslâm dünyasının sözcüsü olması gerekiyor" demişti.

Ehud Olmert, bakanlarını, "Türkiye aleyhine konuşmayın" diye uyarmıştı.

Türkiye Başbakanı, İsrail Cumhurbaşkanı'na alenen "katil" dediği halde susuyorlardı!

Mavi Marmara'yı, Doğu Akdeniz'e göndermek de aynı planın ürünüydü.

***

Stratfor yazışmalarında, Tayyip Erdoğan'ın, Kissinger'e "Bir noktada İsrail'le köprüleri atıp, İslam dünyasına yaklaşacağını" söylediği belirtiliyor ve Kissinger'ın "Erdoğan, İslam dünyasının lideri olma niyetinde" dediği anlaşılıyordu.

Kissinger sıkı bir Yahudi milliyetçisidir! Erdoğan, ona İsrail ile köprüleri atacağını neden söylesin? Erdoğan'ın İslam dünyasında liderliğini sağlamak projesi, Kissinger ile birlikte mi plânlandı yoksa? 

Aslında 28 Şubat süreci de aynı zihniyetle planlandı ve sahneye konuldu. AKP iktidarı, 28 Şubat operasyonunun sonucudur!

***

Türkiye, Ahmet Davutoğlu'nun başlattığı, Tayyip Erdoğan'ın Libya'ya Amerikan müdahalesini destekleyerek bozduğu, "komşulara sıfır sorun" politikasına geri dönemez artık.

Mısır'da Müslüman Kardeşler örgütü desteklendi. Sonuçta Mısır yönetimi ile karşı karşıya gelindi.

Suriye'de terörist gruplar; "silahlı muhalifler" desteklendi ve bu ülke kan gölüne döndü. Üstelik Rusya uçağı düşürüldükten sonra, Türkiye'nin ihracatı ve turizmi de çöktü.

Şimdi bu yaralar sarılmak isteniyor. Hani fıkradaki gibi: AKP iktidarı bu haltı niye yedi?

Ve bu faciaların sorumlusu kim?

Yazarın Diğer Yazıları