Ayrık otu ve zehirli sarmaşık

                İki ot var ki canlılara fayda yerine hep zarar vermiştir. Bunlardan ayrık otu öylesine bir ot ki ne hayvanlar yer ne de başka bir amaç uğruna kullanılır. Bu otun görevi istila ettiği yerlerde diğer nebatatın yetişmesini önlemek, hasbelkader yetişmeye çalışanlar olursa da ona olduğunca zarar vermektir. Hiç bir canlının bir işine yaramayan bu ot sanki canlılara zarar vermek için yaratılmış gibidir. Öylesine de sırnaşık ve ölümsüzdür ki ancak devamlı mücadeleyle zararları asgariye indirilebilir. Kökünü kuruttuk diye düşünülse de yıllar sonra ortamını yakaladığı an yeniden yeşerir. Hele de düştüğü yer sulak ve verimliyse oraları istila etmek için kudurur.

                Bir diğeri ise zehirli sarmaşıktır. Temas ettiği her şeyi zehirleyerek öldürür. Bunlar tıpkı bizdeki terör örgütleri ve onların destekçileri gibidir. Biraz müsamaha gördükleri an istila ve zehirleme hareketine başlayarak bulunduğu ortamdaki herkese zarar verirler. Çünkü bunların kökünü kuruttuğunuzu sansanız da dışarıdan gelen içerideki kalıntılarıyla birleşince hemen yeşererek çoğalıp, içinde bulunduğu topluma zarar vermeye başlar. Bu nedenledir ki, bu otlarla yapılan mücadele gibi terör guruplarıyla da devamlı mücadele yapılması gerekmektedir.

Akılları bizi yok etmekte...

                Denilebilir ki bu otlara atarsın zehri veya kazarsın kökünü bir müddet rahat edersiniz, terörle mücadele öyle midir? Bu otların ne kökünü kazımana, ne de köküne kibrit suyu dökmene müsaade ederler. Kim ne karışır, tarlada ayrık da zehirli sarmaşık da benim diyemezsin, daha doğrusu dedirtmezler. Kaldı ki desen bile dışarıdan getirdikleri otlarla senin tarlanı istila ettiği gibi zehirlemeye de devam ederler.

                O dış güçler ki dün kendileri için kutsal gördükleri bu topraklardan Türkleri çıkarmak için sekiz tane büyük Haçlı seferi düzenlemişler. Bizleri yok etme adına her fırsatı, her olayı, her vasıtayı ve her ihaneti  değerlendirmişler. Silahla sonuç alamayacaklarını gördükleri an, ticaret adamlarıyla, misyonerleriyle, okullarıyla, kamufle edilmiş kültürleriyle, filmleriyle, müzikleriyle, kitap ve dergileriyle, radyolarıyla, genetiği değiştirilmiş gıdalarıyla yok etmek istemişlerdir. Akabinde diyalog, hoşgörü, barış, kardeşlik söylemleriyle bizleri içten dönüştürmeye çalışmışlar, yetmemiş olacak ki mücadele ruhu elimine edilmiş ılımlı İslam'la ellerinden ne geliyorsa yapmışlardır.

                İçimizde bulunan bazı ayrıkları yeşerterek bizleri yaşatmama çalışmaları için ABD'de bomba eğitimi yaptırmışlardır. Yine bu ayrıklar Avrupa, ABD ve Rusya gibi zehirli sarmaşıklar tarafından kullanılarak bize ait olan bu coğrafyayı istilaya kalkmışlardır. Kurdurulan Ermeni çeteleriyle ülke toprakları kanla sulatıp, ülke üzerinde istilacı okullarıyla etnik gruplar kışkırtılarak isyanlarla sarmalamaya kalkmışlardır.

Çözüm diye çözüp bıraktılar

                Günümüzde ise Gümrük Birliği anlaşmasıyla, güvenlikte dışa bağımlılığa yol açan etnik terörle, güvenlik maksatlarıyla yerleştirilen birlikleriyle, destekledikleri etnik gruplarla ayrık otlarının Türk yurdunu sarması hesaplamışlardır. En kötüsü de içeride bizim gibi gözüken ve bizi batırmak üzere yetiştirilmiş istilacı ayrıklardan parlamenter, yazar-çizer, sanatçı, gazeteci, iş adamı, sendikacı ve akademisyenler bulmuşlardır.

                Bu zehirli sarmaşıklar ayrık otlarıyla bir araya gelerek her türlü canlıyı yok etmeye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bunların kimisi güvenlik güçlerine hakaret ederken, kimileri canlı kalkan olup, kimileri mecliste oturma eylemi yapıp, başka alternatifler sunarak o otların yeşermesine mücadele veriyorlar. Bazı sarmaşıklar ise boş durmayarak yazıyor çiziyor, ülkeyi kötü göstermek için çalışıyor. Bu kadar desteği gören otlar ise yeşerdikçe yeşeriyor işgale devam ediyor.

                Tüm bunlara rağmen daha iyi bir ortam oluşturacağını söyleyen iktidar, aldığı kararlar ve yaptığı icraatlarla bunların istilalarına göz yumarak oluşup çoğalmalarını sağlamıştır. Şimdi ise iç baskılara dayanamayarak bu otların varlığına sözde dur demeye kalkmış. Yok olan canların acısı unutulmaya başladığında yine eskiden izlediği yolu  izleyerek çözüm diye diye çözüp bırakmıştır.

                Bu otlardan kurtulmak için, bu güne kadar yaşadığımız tarihi olayları iyi bilmemiz ve gereken dersleri çıkarmamız gerekmektedir. Dilimizden, bayrağımızdan, üniter yapımızdan ve toprak bütünlüğümüzden geri adım atmamamız lazımdır. Genciyle yaşlısıyla bu coğrafyayı nasıl yurt edindiğimizi bilmekle beraber, millî ve manevi değerlerimizi en iyi şekilde öğrenmeliyiz. Hıristiyan ve Yahudi dünyasını iyi tanıyıp, bu otlarla etkili ve bilinçli mücadele ederek, onları yok edemesek de zararsız hale getirebiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları