Çalışanların gelir dağılımını da bozdular

Çalışanların gelir  dağılımını da bozdular

6 ayda bir herkesin gözü iktidara çevrilmek zorunda. Çünkü Türkiye''de ekonominin durumu kötü.

"Asgari ücret ne olacak"la başlıyoruz, memur ve diğer çalışan emeklilere ne kadar zam verileceği ile devam ederken, yeni yıla giriyoruz. Bu sefer tüm çalışan ve emeklilerin gözü TÜİK''e çevriliyor.

Enflasyon ne kadar olacak?

Bu soru, her zaman şüpheyi beraberinde taşıyor. Zira işbaşındaki iktidar, kurumlara olan güveni ortadan kaldırdı.

Asgari ücret tamam.

8 bin 506 lira.

Sorun bitti mi?

Bitmedi.

Niçin?

Çünkü ekonomi bozuk. Bu düzeni bozanlar, yılın belirli dönemlerinde topluma güven verici açıklamalar yapsa da durum onların söylediği gibi değil. Ekonomi bakanının açıkladığı ve iddia ettiği gibi ekonomi iyiye gitmiyor.

Keşke gitseydi.

Ekonomideki bu uzun süreli giderilemeyen arıza, beraberinde çalışanlar arasındaki gelir dağılımını bozdu.

Mesela öğretmen camiası en çok parçalanan kesim.

"Ücretli" dedikleri, sadece ek ders karşılığı çalışanlar var.

Ne demek bu?

Şu demek: Haftada en fazla 32 saat ders verebilirsin. Bu demektir ki o ay içinde tatil olmazsa ayda toplam 128 saat ders ancak verebilirsin. Bunun üstüne çıkmanıza yasa izin vermez. Millî eğitimde bir ders saati 39 TL. Demek ki ayda 4 bin 999 lira alabileceksin. Bundan öncesi asgari ücretin de, şimdikinin de altında.

Şimdi yeni bir öğretmen ayrımı daha çıkardılar. Geçenlerde çok tartıştığımız uzman ve başöğretmen ayrımı. Aynı işi yapacak, "Türkiye''nin en soğuk ili aşağıdakilerden hangisidir" sorusunun cevabını doğru işaretleyip, "Başöğretmen" yahut "Uzman öğretmen" olacaklar, daha yüksek maaş alacaklar. Bu sınava katılacak uzman öğretmenler en ez 10 yıl çalışmış olmak zorunda. Yani, 10 yıla kadar olanlarla aynı işi, aynı dersi, aynı yeterlikte veren öğretmenler arasında basit sorularla bir seçim, bu seçime dayalı da maddi ayrıcalıklı kesim yaratıldı.

Bir de özel sektörde (özel okullarda) çalışan öğretmenler var. Bunlar büyük ihtimalle asgari ücretli olacaklar.

Eğitim çalışanlarının bu parçalanmışlığı, öğretmen emeğinin bu bölük pörçüklüğü, iktidarın yarattığı ekonomi düzeninin fotoğrafı olarak gözümüzün önünde duruyor.

Diğer memur çalışanları ile alt gelir grubundaki emeklilerin durumu da hazin.

Hâlihazırda 3 bin 500 lira ile bir kuru soğana muhtaç hale getirilen bu insanlar, bırakın asgari ücreti, vicdan sınırlarının çok altında hayat mücadelesi veriyor. Devletin düz memurları da asgari ücret seviyesinde maaş almıyor.

Türkiye''de en çok vergiyi veren çalışan kesimin içinde bulunduğu manzara ana hatları ile böyle. Kötü ekonomi yönetiminin ülkemizi getirdiği durumun acı fotoğrafı. Demek ki neymiş? "Siyasi istikrar" denilen şey, tek başına bir hiçmiş. Bir de ekonomik istikrar varmış ve bu istikrar siyaseti de etkiliyormuş.

Ne diyordu, iktidardakiler ve avaneleri, "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ülkeye istikrar getiriyor."

Görünen manzara hiç de öyle söylemiyor.

Bir ülkede, 6 ayda bir asgari ücret yükseltmek zorunda kalınıyor ve bu durum birkaç yıl boyunca tekrarlanıyorsa, o ülkede, ekonominin de siyasetin de iyi yönetilmediğini sadece bu değişikliklere bakarak anlamak mümkündür.

Hukukta istikrarsızlığı İmamoğlu üzerinden, ekonomide istikrarsızlığı, KKM ve enflasyon, büyük borçlanma, aşırı faiz ödemeleri üzerinden, siyasette istikrarsızlığı sürekli manipülasyonlardan görüp anlıyoruz.

3 Ocak 2023''te TÜİK enflasyonu açıklayacak. Bu durum, tüm çalışan kesimlerle birlikte emeklilerin alacağı maaş miktarını da belirleyecek.

TÜİK ister güvenilir olsun, isterse olmasın gerçek böyle.

Bu konuda yorum yapabilmemiz iktidarın açıklayacağı maaş artışlarına bağlı. Bir hafta sonra TÜİK''i göreceğiz.

Bu arada asıl merak edilen ve cevabı aranan soru şu: İş başındaki iktidar, neden ekonomiye yönelik esaslı bir plan ve program yapmıyor da denediği yanlış üzerinden yürümeğe çalışıyor?

Yazarın Diğer Yazıları