Deprem çökertti, siyaset bunalttı, millet ayakta...

Deprem çökertti, siyaset bunalttı, millet ayakta...

Amansız bir can pazarının doğa koşullarıyla da hem insanlığı teslim aldığı, hem de kurtarma çabalarını iyice zorlaştırdığı bir dönemde, kavgalar sadece merhameti değil, Türkiye''nin bir deprem bölgesi olduğunu da unutturuyor siyasilere...

Türkiye''nin en büyük felaketi yaşadığı dönemde bile pervasız bir çatışma ortamına girmekten kaçınmayan siyaset ve yandaş-candaş medya müritleri, ülkenin jeolojik gerçekleri ve bu yüzden aldığı darbeleri ısrarla göz ardı ediyor...

Halkımızın dayanışma ile seferberlik içerisine girdiği ve devletin neredeyse birçok kurumundan daha fazla organize olduğu bir dönemde, depremin bu ülkenin en acı gerçeklerinden biri olduğunu unutanlara, nasıl bir coğrafyada yaşadığımızı bir kez daha anımsatmakta yarar var;

Uzmanlara bakılırsa,

Türkiye''de, 1500''lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda büyüklüğü 7 ve üstü 23 deprem yaşanmış...

Medyaya da dün yansıyan verilere bakılırsa;

10 Eylül 1509''da, 7,2 büyüklüğündeki "Büyük İstanbul Depremi" şehri sarsmış...

16. yüzyılda da sarsıntılar durmamış;

23 Şubat 1653''de 7,5 büyüklüğünde "Doğu İzmir Depremi", 17 Ağustos 1668''de 8 büyüklüğünde "Anadolu Depremi", 10 Temmuz 1688''de 7 büyüklüğünde "İzmir Depremi" Anadolu''da ağır hasarlara ve can kayıplarına yolaçmış...

3 Nisan 1881''de 7,3 büyüklüğünde "Sakız Adası Depremi" ve 10 Temmuz 1894''te de 7 büyüklüğündeki "İstanbul Depremi" de korku yaratmış...

9 Ağustos 1912''de 7,3 büyüklüğünde "Mürefte Depremi", 18 Kasım 1919''da 7 büyüklüğünde "Ayvalık Depremi" ve 7 Mayıs 1930''da ise 7,6 büyüklüğünde "Hakkari Depremi" Türkiye''nin farklı bölgelerinin nasıl büyük tehdit altında olduğunu kanıtlamış...

Ve Anadolu''daki deprem tarihinin en büyük felaketlerinden biri de 27 Aralık 1939''da Erzincan''da yaşanmış... 7,9 büyüklüğündeki depremde 33 bin kişi yaşamını yitirmiş...

1998 Adana, 1999 Marmara ve daha sonraki depremler de Türkiye''nin çok tehlikeli fay hatları üzerinde olduğunu bir kez daha göstermiş...

Türkiye''de 2020 yılında  büyüklüğü 4 ve üzerinde 322 deprem olurken, 2022''de 33 binden fazla yer sarsıntısı kaydedilmiş...

FELAKET BÜYÜK, TARTIŞMA BOŞ!..

Anadolu''yu yüzyıllar öncesinden itibaren sarsan depremleri anımsatmamızın tek nedeni, Türkiye''nin bir deprem ülkesi olduğuna dikkat çekmek değil...

Eski verilere bakarken, 6 Şubat''ta Maraş''ta meydana gelen depremin, tarihin en büyük sarsıntılardan biri olması ise ne kadar riskli bir coğrafyada yaşadığımızın en korkunç kanıtı...

İşte Japonya''nın Asahi Shimbun gazetesine konuşan Tohoku Üniversitesindeki Uluslararası Afet Bilimi Araştırma Enstitüsü Profesörü Shinji Toda, Türkiye''deki sarsıntıların, dünyada "karada meydana gelen en büyük depremlerden" olduğunu belirterek, "Beklenmedik büyük bir depremdi" demiş...

Toda, 6 Şubatta  Güneydoğu''yu vuran depremin "enerji miktarının" 1995 Büyük Hanshin-Awaji Depremi ve 2016 Kumamoto Depremi''nin on katından fazla olduğunu söylemiş...

Bu arada yaşanan iki büyük depremin enerjisinin 9 milyon ton TNT veya 600 tane Hiroşima''ya atılan atom bombasına eşdeğer olduğunu ve Türkiye''nin 3 metre hareket ettiğini iddia eden uzmanlar da var...

Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi''nden (USGS) deprem uzmanı Alex Hatem''in, Türkiye''yi sarsan deprem sonrası artçı sarsıntıların önümüzdeki günler, haftalar, hatta aylarda devam edeceğini söylemesi ise yeterince ürkütücü...

 

BİR MİLLETİN EZELİ DİRENİŞİ...

Evet; Maraş''taki depremin ardından yaşanan felaketin boyutlarını gösteren enkazlar ve oradaki çığlıklarla bölgedeki amansız bir can pazarı Türkiye''yi kahrediyor...

O halde hem yazının başında Türkiye''nin deprem tarihine dikkat çeken veriler, hem Maraş depreminin boyutlarının ne kadar ürkütücü olduğu, hem de sarsıntıların devam edeceğine ilişkin açıklamalar gösteriyor ki, Türkiye''de devlet kurumlarından sivil toplum örgütlerine, iktidardan muhalefete kadar 85 milyonluk nüfusun yapacağı tek şey var;

Milli bir duruşla, el ele vererek bu felaketin yaralarının nasıl sarılacağı, daha ne kadar fazla insanın kurtarılacağı ve kış ayının daha uzun süreceği de dikkate alınarak, insanların nasıl koruma altına alınacağı...

Hiç kuşkusuz, AKP iktidarı özellikle yardım araçlarının, ekiplerin, Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerinin bölgeye ulaştırılması, koordinasyonun etkili biçimde sağlanması konusunda ne yazık ki çok başarılı olamadı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın, devletin ancak ikinci gün toparlanabildiğini ve bu sırada yurtdışı ve içinden on binlerce kişilik yardım ekibinin bölgeye ulaştığını söylemesi de sorunların bittiği anlamına gelmiyor...

Ancak Türk Milleti; böylesine büyük felaket karşısında (kısa sürede müthiş bir yardım seferberliği başlatarak) devletin birçok kurumundan çok daha duyarlı ve daha iyi organize olduğunu kanıtladı ki, tüm parti liderleri enkaz üzerinden siyaseti yapmayı-tartışmayı bırakarak, bu millete nasıl layık olunabileceğini göstermeli...

Tıpkı Kurtuluş Savaşı''nda olduğu gibi; Milli seferberlik, milli duyarlılık gerektiriyor çünkü...

Yazarın Diğer Yazıları