Fakirlik

Fakirlik denen şu meret şey var ya, kapıya konulacak bir şey değil. Bir insanın başına her ne gelmişse fakirlikten gelmiştir. Hani atalarımızın bir sözü vardır "zengin kağnısını dağdan aşırır fakir düz ovada şaşırır" diye, ne güzelde söylenmiş bir sözdür. Fakir gariptir, fakir açtır, fakir hastadır, fakir ölüme en yakın kişidir. Her duamızın başında demez miyiz "Yarabbi az verip isyan ettirme, çok verip azdırma" diye, yapılan bu dua boşuna olmayıp fakirliğin nelere kadir olacağını dile getirmektedir.

                Fakir insan dini vecibelerini bil hakkıyla yerine getiremeyeceği için günahkardır. Çünkü fakir önceliğini kendiyle birlikte ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için ayırmaktadır. Fakir iyi beslenemediği için hastadır. Ne doğru dürüst ibadetini yapabilir, ne de tedavisini yaptırabilir. Zengin tek kişilik özel odalarda özel doktorlar tarafından tedavi edilirken, fakirin hastalığına teşhis koymak için tetkiklerinin yapılmasına dahi aylar ve yıllar sonrasına gün verilir. Çoğu zaman ise o gün gelmeden, vücuduna musallat olmuş illet onu kara toprakla buluşturur.

***

                Fakir çalışacak iş bulamaz. Gündelik veya asgari ücretlik iş bulduğunda da çoğu zaman alın terinin karşılığını alamaz. Zengin öyle midir, hem işin hem de paranın ballısını bulur. Bunun içindir ki fakir lastik ayakkabı ve yamalı elbiseler giyerken, zenginimiz marka olanı kullanır. Fakir pazara file ile gidip, akşamları seçilmişleri ucuza alırken veya atıkları toplarken, zenginin mutfağında kuş sütü dahi eksik olmayan sofralar hazırlanır. Fakir aldığı üç kuruşun vergisini ve faturalarını zamanında öderken, zengin bunlardan kaçırdığı kadarını kâr sayar. Ödemezse fakir kodese atılıp zindanda ölürken, zengin için aflar çıkarılır.

                Fakir yargı karşısında hakkını savunamazken, zengini mahkemeye dahi gitmeyip avukatlarını gönderir. Bunlar yetmiyormuşçasına çoğu zaman fakir yargıda bir de haksız çıkar. Görülen o ki hukuk devletinde bile hukuk zenginden ikbal sahibinden yanadır. Fakir suç işlediğinde medya onu yererek çarşaf çarşaf rezil etmeye çalışırken, zengin suç işlediğinde yargıyı yanıltmak adına onu masum gösterebilmek için günlerce açık oturumlar düzenleyip, yayınlar yaparak korumaya çalışır. Zengin ölünce canlı yayınlarla günlerce anılır, fakir ise medyada iki satır yer almadığı gibi cenazesini bile kendisi gibi dört gariban veya belediye kaldırır.

***

                Fakir karakola düştüğünde dayak yiyip hapse girdiğinde yatacak yatak bulamazken, zengin karakola dahi gitmezken, hasbelkader hapishaneye düşerse özel görüşün yanında özel odada ağırlanır. Demokrasiden bahsedilir ama seçimlerde partiye en çok para ödeyenler aday gösterilirken, fakir aday bile yapılmaz. O nedenledir ki, mecliste halk lehine diye çıkarılan yasaların hepsi fakirin aleyhine dönüşür. Köyde ise fukara malını zararına satarken, şehirdeki fukara pahalılıktan o ürünü alamaz durumdadır.

                Ondan sonra da fakir isyan etti, eşkıya oldu veya komünistliğe heveslendi diye dışlanır. Hoş bunların da bir çözüm olmadığı, isyan ve eşkıyalığın sonunda ölüm, komünizmde de fakirin  daha da çok ezildiği görüldüğünden bunun da bir kurtuluş yolu olmadığıdır. Bunların bile zengin ve ikbal sahiplerinin kendi durumlarını korumak için bir oyunu olduğudur. Allah ve peygamberin adını dilinden düşürmeyerek İslamcı olduğunu söyleyenlerin bile adaletli olmayıp, hep fakirin üzerine oynadığı geçmişteki Cumhurbaşkanının "Ben zenginleri daha çok severim" sözleriyle tescillidir.

***

                En önemlisi de vatan savunmasının bile fakirin sırtında olmasıdır. Sanki bu vatanda sadece fakir fukara yaşıyor da vatanı da onlar savunacaktır. Savaşta ve vatanı korumak uğruna terörle mücadelede şehit düşenler hep fakirdir. Siz her gün şehit gelen kınalı kuzular arasında bir zenginin veya ikbal sahibi kişinin çocuğunun cenazesine rastladınız mı? Bu düzende bundan sonra da rastlayamazsınız. Onlar ancak kanınız yerde kalmayacak diyerek, yeni fakirlerin çocuklarını kanını akıtmaları için cepheye sürerler. Şehitlik en büyük mertebe derler ama, ne hikmetse ne kendileri ne de yakınları şehit olurlar. Vatan sağ olsun diyerek, vatanının tüm nimetlerinden faydalanmaya devam ederler.

                Denecek tek şey var, o da Allah'a dua etmektir; "Ey alemlerin rabbi Allah'ım, bu alemde birileri bize edeceği kadar zulmü edip, çekeceğimiz kadar çile çektiriyor. Sen ki her şeye kadirsin, bizim öbür dünyamızda güzellikler ve iyilikler nasip eyle. Kimseyi fakir edip zalimlerin zulmüne uğratma."

Yazarın Diğer Yazıları