FETÖ ağı, AKP ağı ve örümcek ağı!

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, "Türkiye'de seçilmiş bir hükümetin silahlar yoluyla zorla devrilmesine yönelik girişimi örgütleyen tehlikeli bir ağ olduğunu söyleyebilirim. Genelkurmayın, polisin, adaletin en yüksek kademelerine kadar nüfuz etmeyi başarmış ve tüm dünyanın gördüğü o girişimi yapmaya başarmış bir ağ söz konusu." dedi.

***

"Ağ" denilince, Mustafa Yıldırım'ın "Sivil Örümceğin Ağında: Project Democracy" adlı kitabını hatırlatmamak olmaz!

O kitapta, Yıldırım, kurulan ağ sayesinde 21 adımda bir ülkenin nasıl ele geçirildiğini anlatmıştı.

* Önce para piyasaları uluslararası tefecilere açılıyor, ekonomik bunalımlar hazırlanıyor, devlet şirketleri, kapatılmak üzere satılıyor, bankalar yabancı şirketlerin egemenliğine geçiyor, yerel sanayicilerle doğrudan temasa geçilerek devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanıyor, iş adamları yeniden örgütleniyor,

* Yerinden yönetim talepleri destekleniyor, su-elektrik gibi kentsel işletmeler ve belediye hizmetleri, yabancılara devrediliyor. Ulusal sanayinin yıkılması için bütün yollar kullanılıyor, kamuoyu oluşturan kanaat önderleri, paralı konferanslara davet edilerek etkisizleştiriliyor. Uzaktan kumandalı insan hakları örgütleri kuruluyor, bilimsel ve toplumsal çerçeveli konferanslar, vakıf ve "think tank" dernekleri üzerinden besleniyor,

* Mevcut sendikalara, siyasi partilere eğitimci, danışman kadrolarıyla sızılıyor, medya ele geçiriliyor veya yeni medya araçları kuruluyor, casuslar yerine muhabirler kullanılıyor.

* Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumları ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumlar yıpratılıyor, yeni kimlikli topluluklar yaratılıyor

* "Yerel tarih", "yerel kültür" araştırması adı altında etnik kışkırtıcılık yapılıyor. "Çok kültürlülük" propagandasıyla toplumsal ortak kültür temelleri yıkılıyor. Millî günler silikleştiriliyor, din kültürü, "medeniyetler/dinlerarası diyalog" programlarıyla, Batı'nın dinsel kurumlarının güdümünde eritiliyor, ulusal egemenliğin karşısında dini cephe oluşturuluyor.

* Liderlik programlarıyla, güdümlü yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderler yetiştiriliyor, ulusal ordu zayıflatılıyor, ulusal sınırlar gevşetiliyor, ordu yönetimleri günlük siyasete çekiliyor ve "seçim darbesi"yle egemen devlet, ele geçiriliyor.

* Merkezi direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenleniyor. Bu sürecin hızlandırılması için etnik çatışmalar düzenleniyor, ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik ya da mezhepsel kimlikler kemikleştiriliyor.

Artık o devlet ele geçirilmeye hazırdır.

***

Yıldırım'ın bahsettiği o adımların tamamı Türkiye'de denenmiştir. Yıldırım, bu işin "seçim darbesi" ile sonuçlanacağını 2004'te yazdı. Çünkü "Soros'un turuncu devrimleri" gibi örnekler vardı. Sonra Arap Baharı geldi... Ya şimdi?

Türkiye, iç içe geçmiş iki örümcek ağı tarafından eli kolu bağlanmış durumdaydı. Bu iki ağdan biri darbe girişimine yönlendirilerek tasfiye edildi. Fakat bu bahaneyle devlet rejimi değiştirildi. Şimdi, "baskın seçim"le son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.

***

Bir okurumuz, "AKP adına yapılan konuşmalarda 24 Haziran seçimleri yüz yılın seçimi olarak gösteriliyor. Aslında çok haklılar, ya yüz yıl sonra geri dönecekler ya da bizler tahrip edilmiş Cumhuriyeti ve kurumlarını yeniden inşa edip Atatürk Türkiye'sini ilelebet yaşatacağız. Bu sebeple bütün partiler vatan ittifakı kurarak devleti ve cumhuriyeti kurtarmalıdır." diye yazıyor.

Her türlü hukuku çiğneyen iktidardan ise artık kimse korkmuyor! Meselâ, İYİ Parti'den aday adayı olanlardan bir iş adamı "Artık bu gidişata dur demek gerekiyor, memleket elden gidiyor, onun için aday oldum." diyor.

Bilindiği gibi Kur'an'da bir örümcek suresi var: Ankebut! 41'inci ayette, örümceğin ağla kurduğu yuvanın çok zayıf olduğu bildirilir.

Türkiye'de ise ağ içinde ağ olduğu için sökülmesi zaman alıyor!

Yazarın Diğer Yazıları