Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Fırat çakıroğlu’na...

“Ölüm âsûde bir bahar ülkesidir rinde...”  diyor ya Yahya Kemâl...

O bahar ülkesinin çiçekleri hep bizim bağçemizden kopuyor.. hep bizim bağçemizintâze fidanları düşüyor yere..hep bizim bağçemizinnârin dalları kırılıyor... hep bizim bağçemizin tomurcukları kopuyor...
Şâirin dediği gibi,  “Rind serin bir ikindi gölgesi gibidir... ölmek gerekir bâzen, ölüm o kadar da kötü değidir...” .
Serin ikindilerin sâlâları hep bizim için okunuyor...
Hep bizim için getiriliyor tekbirler..hep bizim civanlarımız sığıyor tabutlara, hep bizim  “er kişilerimiz”  için niyetler...
Hep bizim kanlarımız karışıyor toprağa...
Hep bizim öçlerimiz çöküyor kursaklara...
Hep bizim acımız kaplıyor gökleri...
Hep bizim Fatiha’larımız yükseliyor göklere...
Hep biz ayrılıyoruz kabirlerin başından acıyla...
Yalnızca bizim takvimlerimiz gün be gün, lebâ leb dolu ölüm tarihleriyle...
Yurdun dört bir yanında kandil gibi yanan, yurdun dört bir yanında nöbete duran, yurdun dört bir yanında topraklara karışan ve toprak olan hep bizim şehitlerimiz...
Kaç hâne var bu ülkede bizim evlât acılarımızın çöktüğü? Kaç hâne var içinde evlâdının kokusunu özleyen anne, baba, kardeş, eş, evlât? Kaç hâne var ölümün böldüğü aşkın için için yandığı? Kaç hâne var bacası artık tütmeyen? Kaç hâne var duvarlarında yalnızca fotoğrafları kalan evlâtların hasretinin büyüdüğü?
Kaç yetim var, kaç öksüz var boynu bükük kalmış, babalarının yalnızca bir tek hâtırasını bile hâfızasına kaydedememiş kaç mahrum dimağ var?
Yarım kalmış kaç hayal var? Halayları çekilememiş kaç toy var, kaç düğün var? Yaşanmamış kaç sene, elinden tutulamamış kaç sevgili, kucağa alınamamış, kokusu duyulamamış kaç bebek var?  
Kaç beden var hayatının bahârında toprağa düşmüş, gencecik yaralarından ılık ılık toprağa karışmış onca kan var, ’vatan sağolsun’ diyerek ömürünüfedâ etmiş ne çok can var!
Karşılıksız bir aşkın bedeli bu canlar, vatanı karşılıksız sevmenin ve musallâ taşına dönmüş vatana adanmış ömürlerin bedeli...
Henüz yirmili yaşlarında bir delikanlı...
Fırat Yılmaz Çakıroğlu...
Ege üniversitesi Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencisi...
İki gün önce üniversite kampüsünün içerisinde bıçaklandı...
Polis arabasıyla hastaneye götürülmesini polis kabul etmedi, PKK’lılar tarafından alana sokulmayan ambülans 45 dakika sonra gelebildi ve Fırat Çakıroğlu kan kaybından hayatını kaybetti...
Otuz yıldır Fırat’ların kanıyla semiren bölücü terörle, Oslo’da başlayan pazarlıkların masasına yatırılmıştı Fırat’ın canı da...
Fırat’ın kâtili, yalnızca o bıçağı bedenine saplayan PKK’lı değil, İmralı’yla, Kandil’le, KCK ile kapalı kapılar ardından pis pazarlıklar yapan, bebek kâtiline methiyeler düzen AKP iktidarıdır...
Fırat’ın kâtili, bütün gün televizyonlarda ve gazetelerindeki köşelerinde bölücü PKK terörüne güzellemeler yapan iktidarın psikolojik savaş müfrezeleridir...
Fırat’ın kâtili, Fırat’ın şehâdetini’karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası’ olarak ale’lâde yapılmış haberlere konu eden yandaş medyanın tetikçileridir...
Fırat Çakıroğlu, vatanını hainlerden korumaya çalışırken, Fırat Çakıroğlu üniversitesini bölücülerden korumaya çalışırken, Fırat Çakıroğlu bayrağını teröristlerden korumaya çalışırken şehîdolmuştur  ve Fırat Çakıroğlu bugün sokaklarda, caddelerde, üniversitelerde aynı ölüm tehdidi altında olan bütün Türkiye Cumhuriyet vatandaşlarının şehididir.
Ve aynı zamanda Fırat Çakıroğlu,  “doğru dürüst Fâtiha okumayı bilmeyenlerin”  şehididir...
Ve Fırat Çakıroğlu bu vatanın şehididir...
Ruhu şâd, mekânı cennet olsun...

Yazarın Diğer Yazıları