Ganire Hanım'ın feryadı ve sebebi!

Son bir aylık dönemde, Şükrü Server Aya'nın bilgilendirmesi ile Türkiye'ye yönelik Ermeni iddiaları konusunda, somut verilerle yazdığım yazılar, duyarlı Türkler tarafından İngilizceye de çevrilip yayınlandığı için konuyla ilgili yabancılar tarafından takip ediliyor. Nitekim ABD'den Justin Mc Carthy'den sonra Almanya'dan da Dr. Christian Johannes Henrich, bir mesaj gönderdi.

Henrich, "Ermeni sorunu ile ilgili son makalelerinizden birini okudum. Şunu anlıyorum ki Türkiye bu konuda çok daha fazla şeyler yapmak zorunda. Ben bu konuyla ilgili bir Alman araştırmacıyım. 13 yıldır bilimsel veriler ışığında Türkiye'yi savunuyorum. Soykırım kararı yüzünden 21 yıl üyelikten sonra Alman CDU partisinden ayrıldım. Ancak, Türk hükümetinden veya Türk vakıflarından en küçük bir destek alamadım. Galiba artık bu çalışmaları bırakmam gerekiyor." diyor.

Aslında bu konuda Türkiye'nin devamlı dayak yemesinin asıl sebebi işte bu ilgisizlik ve cehalettir.

***

Konuyu iyi bilenler ise sorunun uluslararası hukuk platformlarında çözülebileceğini zannediyor. Oysa, Azerbaycan Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Üyesi Ganire Paşayeva'nın Edirne'de düzenlenen "Türk dünyasının meseleleri Afrin ve Karabağ" konferansında söylediği gibi "Dünyada uluslararası hukuk bitmiştir. Uluslararası örgütler ise büyük güçlerin haklarını savunma dışında hiçbir şeyle uğraşmıyor. Birleşmiş Milletler'den başlayalım, diğer örgütlere kadar hepsi aynı. Azerbaycan biziz, Türkiye biziz, Kerkük biziz, Balkanlar biziz, Kuzey Kıbrıs biziz. Bizim artık birbirimizi sahiplenerek yola çıkmamız lazım."

*** 

İşte Hollanda Parlamentosu da "Ermeni soykırımı"nı tanıyan yasa tasarısını onayladı ve hükümetten 24 Nisan'daki anma için Ermenistan'ın başkenti Erivan'a ilk kez bakan düzeyinde temsilci göndermesini de istedi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ise Türkiye adına hâlâ "buna ancak tarihçiler karar verebilir" gibi hiçbir hükmü olmayan sözler söylüyor.

***

Şükrü Server Aya hatırlatıyor:

* "Tevfik Paşa Hükümeti, 13 Şubat 1919 tarihinde, Hollanda, İsveç, Danimarka, İspanya ve İsviçre'ye sözlü nota vererek Ermeni olaylarını araştırmak amacıyla 'tarafsız bir komisyon kurulması için' hâkim talep etmişti. Hollanda ve diğer ülkeler bu talebi reddetmişti!

Hollanda'da bu tarihi olay gündeme getirilmeliydi.

* Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri 1 Mart 1920 günkü resmi beyanında şöyle demişti: 'İlaveten, Türkiye'de azınlıklar sıklıkla baskı altına alınmışlardı ve katliamlar, merkezi Türk Hükümetinin kontrolünün tamamen dışında olan başıbozuk çeteler tarafından işleniyordu.'

Hukukçular ve tarihçiler bu kaynağa hiç bakmadıklarından soykırım iddiasını baştan reddeden bu belgeyi hiç kullanmamıştır. 

* Hollanda Parlamentosu'na, Lahey'deki Avrupa Adalet Divanı'nın 17 Aralık 2003 tarihli kararı hatırlatılabilirdi. O kararda 'Parlamento kararları her an değişebilecek siyasi kararlar olduğundan, başka dava kararları ile ilişkin herhangi bir bağlayıcı hukuki yönü yoktur.' denilmişti.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun bile böyle bir yetkisi yoktur. Siyasetçiler hukuku alenen iğfal etmektedir.

* Amsterdam Algemeen Handelsblad gazetesinin 25 Mayıs 1920 tarihli sayısında bir Hollandalı görgü tanığının ifadeleri yayınlanmıştı. Gazete kupürlerini 'The Genocide of Truth' adlı kitabımın 652-656 sayfalarına koydum. Kitap, üniversitelere ve diplomatik misyonun tamamına gönderildi. Herhalde kapağını açan olmamış ki hiç bahseden olmadı. Kitabım ve anılan gazetenin kupürleri de İnternette erişime açıktır. Ancak bunca yıldır diplomatik temsilcilerin, bu gazetenin aslını elde edip kopya çıkartarak, neden Hollandalı gazeteci-akademisyen ve siyasetçilere dağıtmadığını anlamaktan acizim."

İşte, Türkiye'nin başına ne geliyorsa bu bilinçli boş vermişlikten geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları