Her tarafımız teknoloji olsa ne yazar!.. Marka olsa ne yazar!..
Biz teknoloji ilerledi diyoruz ya…
Memleketin teknolojik olarak geliştiğini…
Binalar-minalar göğü delmeye başladığını…
Arabaların elektriklisi, insansız olanı yapıldı ya hani…
İşte o zaman da teknoloji; insanın kendine yakıştırdığını değil de insanlığa direttikleri tercih edilir oldu.
*
Hani bizim zamanımızda teknoloji bugünküyle kıyaslanmayacak kadar geride(!) olmuş olsa da…
Adına bugün denildiği gibi ‘Marka’ denilmese de insanların kendilerine yakıştırdığı pek de dayatma olmayan, o zamanda da adı ‘Moda’ olan bir kavram vardı.
Bugün o kavramın da içi değiştirildi.
Oysa dünlerde bu kavram, daha çok -giyim kuşamlarda- birilerinin yönlendirmeleriyle değil, insanların kendi tercihlerine…
Zevkine…
Örf adet ve geleneğine uygun şekilde…
Kadınına, erkeğine göre hazırlanırdı.
*
Yakışır mıydı?
Hem de nasıl yakışırdı!..
Ya bugün?
*
Hani teknoloji var ya…
Gelişmiş teknoloji mesela…
Bugünün kadınının ya da erkeğinin üzerine giydikleri, giyenlere ne kadar yakışıyor, ben bir şey söyleyemeyeceğim.
*
Hem, o günlerde ‘Nezaket’ diye bir sözcük vardı.
Ancak bugün, 2024 yılında kaybolmuşken, teknolojinin icatları aldı başını gitti.
*
‘Muhterem’ derlerdi teknolojinin olmadığı dönemlerde insanlar birbirlerine.
Şimdilerde acayip acayip hitaplar yapılıyor, benim dilim varmıyor söylemeye!..
‘Muhterem’ sözcüğü, saygıyı ifade ederdi ya, bugünün teknoloji icatları insanlığın elinden ‘Muhteremliği’ de aldı.
O sözcük bugünlerde kullanılıyor mu, ne oranda kullanılıyor bilmiyorum.
*
Yani efendim dünlerde duygular… -yani insan yanımız- daha ağırlıktayken -evet bugünkünün yüzde biri kadar bile teknoloji yokken- yine de insanlar o günlerde daha mutluydu.
*
O yıllarda nezaket bize o kadar çok şeyi hatırlatıyordu ki biz o nezaketi kaybetmemek için var gücümüzle savaştık, ama teknoloji bizim elimizden -aramızdaki ilişkileri düzenleyen- nezaket duygusunu da muhteremliği de koparıp aldı maalesef.
*
Modernlik adına -Bahçeli evlerimiz bir kenara itilip- her tarafa gökdelenler… anlamını bilmediğim -yere göğe sığdıramadıkları- rezidanslar dikiverdiler.
*
Düşünsenize bir kere; teknolojinin içinde boğulmuş ama nezaketten…
Muhteremlikten…
Ve sevgiden yoksun modern dünyanın modern(!) insanları, ne cep telefonunda ne de başka bir metal parçasında mutluluğu yakalayabilmişler!..
*
Huzuru…
Dostluğu…
Kardeşliği yakalayabilmişler mi?
Nezaketi ve muhteremliği bulabilmişler mi?
Hiç sanmıyorum.
Teknoloji insan hayatına girdi, insanlık yalnızlaştı vesselam!..
Ne acı!..
*
Yani efendim…
Nezaket ve muhteremlik hayatımızdan çıkıp gittiğinde…
Güç ve şatafat öne sürüldüğünde…
İtibardan da ödün verilmeyince, insanlıktan geriye ne kalıyor ben bilemiyorum.
*
Öyle olunca, insanlığı kaybettiğimizde de her tarafımız teknoloji olsa ne yazar!..
Marka olsa ne yazar!..
Olmaz ki böyle de sahiplenilmez ki
Üzülürler!.. Ötesini bilmem!..
İlla bir seçim yenilgisi mi yaşanmalıydı?
“Kader böyleymiş” de denilecek!
Vatandaş sorun çözülsün istiyor meydan okunsun değil!..
CHP’de genç başkanların sınavı!..
CEO olmadan önce ESNAF mı olsak bardağın dolu tarafından mı baksak acaba!..
Tabii ki paşa gönülleri bilir!..
Kızılay’ımız nasıl bu noktaya geldi?
“Sayın Erdoğan yenilginin suçunu başkalarında aramamalı” derim
YUSUF