İnsanımıza yazık etmeyin

Her gün şehit cenazelerinin sayıları artarak gelse de, güvenlik güçlerimiz can siper hane bir şekilde bölücülere karşı ülke sathında mücadeleye devam etmektedirler. Öyle bir mücadele ki, bölücüler hedeflerine ulaşamayıp Irak ve Suriye'deki gibi kurtarılmış bölgeler oluşturarak kantonlar kurmayı başaramadılar. Kimileri mücadele süresinin uzunluğundan, kimileri ise şehit sayısının çokluğundan şikayet etse de bunun müsebbibinin güvenlik güçleri olmayıp, oraların silah depoları haline gelmesine göz yuman siyasi erktir.

                Ancak; tüm bu başarılı mücadelenin geçmişte de yaşandığı ve bugün bizi yeniden terörün içine çektiği düşünülürse, mücadelede devamlılık yerine kısa zaman öncesine kadar sürdürülen çözülme süreçleri gibi terörü besleyen unsurlara yeniden dönülmemelidir. Kimse bizlerden yeniden gözyaşı ve kan dökmemizi istememelidir. Yoksa hiç kimse dökülen kanın, yıkılan yuvaların ve babasız kalan yetimlerin vebalını veremez. Verilen mücadelenin aksatılması halinde üzerimize gelen bu çığın daha da büyüyerek bizleri yutacağı da kaçınılmaz bir gerçektir.

                Terör örgütünün gelişiminde ki bir çok sorundan biri ise, ülkemizdeki demokrafik yapının değişmesidir. Ülkenin doğu ve güneydoğu bölgelerinde terör örgütünün baskı ve yıldırmaları sonucu belli bir kesimin dışındaki insanların bölgeyi terk etmeleri, kalanların ise tamamen bölücü örgütün emri doğrultusunda hareket edip hizmetlerine amade olmalarıdır. Bunun örneği ise yapılan seçimlerdir.

                Ayrıca bölücü yandaşı insanların nasıl bir çoğalmaya gittiği, bu çoğalmanın ise ülkenin güvenliği açısından nelere mal olduğu da ayrı bir gerçektir. DİE tarafından 1965 yılında yapılan istatistikte ülke genelinde Kürtçeyi konuşanların sayısının nüfusumuza oranı %7 iken, bugün bu oranın %10lara çıktığı görülmektedir. Birde bunlara basiretsiz yöneticilerin mülteci kabulü politikası eklenince, durum daha da vahimleşmektedir. Bu yapılanların da mücadele edildiği söylenen terör örgütüne hizmetten başka bir şey olmadığıdır.

                Yine ülkemiz de terörün hüküm sürdüğü bölgelerdeki her evde en az bir silahın bulunduğu, eski başbakanın ifadesiyle gazi meclisteki vekillerinin %25'inin de Kürt olduğu düşünüldüğünde nasıl bir sarmal içerisinde olduğumuz aşikardır. Bunun yanı sıra bölücülerin o bölgelerde insanlara iş kurdurmayıp, açlıkla terbiye ederek terörist yapmaları, batıdaki yandaşlarına ise bir çok iş alanın da hakimiyet kurdurarak maddi destek sağladıkları da bilinmektedir. 

                Geçmişte Osmanlı devletini bölüp parçalayan batının bu örgütü hamisi olduğu bilindiği halde, sözlü uyarıdan ileriye gidilmeyerek,  bunlar tarafından yapılan dayatmaların bir bir yerine getirilmesi, ülkeyi zaafa uğratmıştır. Terörün artık yettiğini, bir an önce durdurularak insanlarımızın mutlu yaşamaları için bir çok tedbirin alınma zamanın gelip geçmekte olduğu görülmektedir. Zaman bataklığın kurutularak, milletin kanını emen sivri sineklerden kurtulma zamanıdır.

                Bataklığın kurutulması için yapılması gerekenler ise çok basit olup, batının kullandığı taktiklerden daha iyisini kullanarak oyunlarını bozmak. Ülke içinde olanlar ve yaşananlara karşı bilinçli bir kamuoyu oluşturmak. Demokratik kuralların yürütülmesinde sonuna kadar açık ve şeffaf olmak. İşsizlere iş aşsızlara aş bulunarak, insanların yanlış yola sapmalarını önlemek. Halk ve iktidar bütünleşmesi sağlanarak, devlete olan güveni yeniden tesis etmek. İstihbarat birimi çok iyi çalıştırılarak, olacaklara karşı önceden gereken tedbirleri almaktan geçmektedir.

                Devamında eğitim sistemi sil baştan ele alınıp, inanç ve değerlerimizin yanında, çağdaş bilme önem vermek. Kötü alışkanlıkların küçük yaşta önlenmesine gidilerek, yeni nesli insan gibi  yetiştirmek. Hukukun herkes için eşit şekilde uygulanmasını sağlayarak, suçluları cezalandırmak. Eşitlik ilkesi sağlanarak, devletin alacağında ve vereceğinde babalık görevini yerine getirmesini sağlamak. Her önüne geleni ülkeye kabul etmeyerek demokrafik yapının bozulmasını önlemektir.

                Oy uğruna taviz üstüne taviz verilerek, doğruların dışına çıkıp ülkeyi felakete sürüklememek. Yaşananlardan ders çıkararak, olacaklar için gereken tedbirler alınmalıdır. Kısacası yeni bataklıklar oluşturulmamalıdır. Yoksa insanları kandırmaya devam ederek geleceğimize ve halkımıza yazık ederiz.

Yazarın Diğer Yazıları