İsrail'e de diz çöktürdük Elhamdülillah!

Şimdilerde havuz yazarları arasında tatlı bir telaş var. Türkiye ile İsrail arasında "anlaşma" dedikodularının çıkması ile birlikte "pozisyon" telaşı içindeler.

Patronun gözüne girmek için "ben yapmalıyım" o yaratıcı manevrayı diyorlar. Lâkin boşa düşmek de var, bakarsın son anda vazgeçiverir. Bir adım yukarı çıkmayı hayal ederken köşeden olmamak da lâzım.

İşleri zor. Neticede Neo-İslamcı siyasi tarihin belki de en kıvrak manevrasına "ideolojik" gerekçe uydurmak zorundalar.

Neyi, nasıl yazsın garipler. Ortada gezinen "anlaşma" dedikodusunun sızan belgeleri "Lozan hezimeti"ni bile aratır cinsten.

Neymiş bu "İsrail'e diz çöktüren" anlaşmanın ana başlıkları, bir tekrar edelim:

Bir. Ölenlere 20 milyon dolar tazminat verilecek.

İki. Geri çekilen büyükelçiler karşılıklı olarak yeniden gönderilecek.

Üç. Türkiye İsrailli saldırganlara karşı açtığı davalardan vazgeçecek.

Dört. Hamas'ın liderlerinden Salih El Aruri sınır dışı edilecek. Hamas'ın Türkiye'deki aktiviteleri sınırlandırılacak.

Beş. İsrail ile Türkiye arasında doğal gaz işbirliği yapılacak.

Gazze'ye ne oldu?

Maddeleri yukarıdan aşağıya okuyup ülkemiz adına avantajlı maddeyi bulamayınca Dışişleri hususunda her daim aklına güvendiğim Uluslararası İlişkiler Doçenti arkadaşımı aradım, sordum: Hocam, ben ilk madde dışında alabildiğimiz bir şey göremedim. "Kırmızı" çizgimiz Gazze ablukası ile ilgili bir madde de gözükmüyor. Sen ne diyorsun?

"Doğru, tazminat dışında bir kazanım gözükmüyor. Erdoğan'ın İsrail ile barışma kriterleri içerisinde saydığı Gazze ablukasının kaldırılması hususu burada zikredilmiyor. Dolayısıyla Türkiye için bir kazanım gözükmüyor."

Öyleyse neden anlaşıyoruz?

"Amerika istediği için. Rusya krizi bahanesi ile Amerika Türkiye'yi İsrail ile masaya oturtuyor. Bu anlaşma imzalanacak gibi gözüküyor."

Peki bu doğal gaz meselesini nasıl yorumlamalıyız?

"Türkiye, Rusya'ya mahkûmken İsrail'e mahkûm pozisyonuna düşürülmemeli. Sızan bilgilere göre bu duruma düşürülecek gibi. Doğal gazda ithalatçı ülkeleri çeşitlendirmek lâzım, yoksa bugün Rusya, yarın İsrail olur krizin adı."

Son değerlendirmesi ise meselenin iç politik boyutu ile ilgili: "Ayrıca söylenen sözler var. Bunlar nereye gidecek?"

Bekleyip görelim...

Erdoğan'ın İsrail ile krizi "fırsata" çevirmek için meydanlarda söyledikleri ortada. "One munite" siyasi literatürümüzün "kült" kavramlarından biri oldu. Parti kongrelerine davet edilen Hamas yetkililerinin görüntüleri hâlâ canlı.

"Eyy İsrail" nidaları ile coşup Kudüs'ü fethe giden AKP'nin twitter mangalarını geri çevirmek için yaptıklarımız daha dün gibi...

Bunlar ortadayken anlaşmada yer alan Hamas yetkililerinin sınır dışı edilmesi, İsrailli askerler aleyhine açılan davaların geri çekilmesi, Gazze ablukasının konuşulmaması gibi şartlar AKP'nin İslamcı omurgasına nasıl izah edilecek?

"Ederler, problem olmaz" dediğinizi duyar gibiyim.

Bir Gazze ziyareti, yıkılan binaların onarımlarının üstlenilmesi. Araya "Soğuk Savaş" literatüründen aparılan "n'apsaydık, Moskof'a boyun mu bükseydik" cümlesini yapıştırıp, "doğal gazda asrın anlaşması, fiyatlar şöyle düşecek" manşetlerini ikiye katlayarak ceplere de bir ümit verildi mi bu varta da atlatılır.

Kalemşorlar şimdiden gayretli bir çalışma içerisine girdi zaten. Meseleyi izah etmek için zihinlerini zorlamaktan kafaları kızardı gariplerin.

Eski ortaklarının "hani biz İsrail uşağıydık, şimdi ne oldu" saldırılarına cevap vermek için ne gayretler sarf ediyorlar, görseniz duygulanırsınız.

"Paralel örgüt de açıkça kınayamamıştı!", "İsrail, Türkiye ile yakınlaşmak için yoğun çaba içinde", "Siz de İsrail'e güneydeki sevilen ülke diyordunuz" gibi  "yok birbirimizden farkımız" türünden "sirkatin söyleyen" şecaat arzları gelmeye başladı bile.

Daha neler çıkacak bu muhayyileden bekleyin de görün.

***

Bir de İHH meselesi var.

Herkesi ikna etseler de İHH'yı ikna etmekte zorlanacaklar gibi. İHH hususunda AKP'nin Milli Görüş kanalından gelen tabanı hassas. Tıpkı Gazze ablukası hususunda olduğu gibi.

Olmazsa "İHH'yı paralel örgüt ele geçirmiş" derler, olur biter.

"Hadi canım!" demeyin; derler, derler...

 

Yazarın Diğer Yazıları