İşsizlik siyasi iktidarın umurunda değil
Mart 2021 işsizlik oranları açıklandı; Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı geçen yılın Mart ayına göre 59 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu? İşsizlik oranı ise aynı aylarda 0,1 yüzdelik puan düşerek, yüzde 13,1''den, yüzde 13''e geriledi. İşsiz sayısının artmasına rağmen işsizlik oranının artmasının nedeni, aynı dönemde bu oranda paydayı oluşturan iş gücünün daha yüksek, 30,3 milyondan 32,3 milyona yükselmesi, yani iki milyon artmış olmasıdır.
Tarım dışı işsizlik oranı yüzde 14,9 oldu. Tarım sektörü gizli işsiz barındırdığı için, tarım dışı işsizlik oranı daha gerçekçidir.
İşsiz ve potansiyel iş gücünün bütünleşik oranı yüzde 21,2 oldu. Bu oran TÜİK standartlarına göre iş aramayan işsizleri de kapsıyor.
Atıl iş gücü oranı, yüzde 25,8''e geriledi. Yani 8 milyon 407 bin kişi atıl iş gücü olarak kabul ediliyor.
Kalkınmanın alfabesi, ekonomide kaynakları etkin kullanmaktır. Türkiye insan gücü kaynağını etkin kullanamıyor. Çünkü yüzde 25,8 oranına denk gelen 8 milyon 407 bin kişi atıl iş gücüdür. Eğer bir istihdam politikamız olursa, 8 milyon 407 bin kişilik yeni istihdam yaratmak zorundayız. Doğal işsizliği çıkarırsak en az 7 milyon kişiye iş yaratmamız gerekiyor.
Siyasi iktidar iş yaratmak yerine, her iş yeri bir kişi alsın diyerek veya işçi çıkarmayı yasaklayarak, TÜİK de işsiz tarifini değiştirerek, işsizliği halının altına süpürüyor.
Gerçekte işsizliğin nedenleri açıktır… Birkaç temel nedene bakarsak;
İşsizliğin artmasının başta gelen nedeni, üretimde kullanılan ithal girdi oranının yüksek olmasıdır. 2001 yılından itibaren, IMF ve IMF''ciler tarafından Türkiye bu temel raydan çıkarıldı ve ekonomi istihdam yaratmayan ve ithalata dayalı bir büyüme kulvarına sokuldu. Bunun için ithal girdi payını düşürmek gerekir. Gerekirse devletin piyasaya girmesi gerekir.
İstihdam üstündeki vergi ve prim yükleri yüksektir. Türkiye''de ortalama istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü oranı yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Bu oran AB ortalaması olarak yüzde 28 dolayındadır. Bu yük hem yatırımları engelliyor, hem de yatırımcıyı sermaye yoğun teknolojilere yöneltiyor.
Yüksek istihdam yükü, kayıt dışılığı özendiriyor. İşveren kayıt dışı çalışmayı risk almaya değer görüyor.
İnsan gücü planlaması yapılmıyor. Ara eleman, teknik eleman, hemşire ve doktor talebi yüksek olduğu halde, eğitimde iş gücü planlaması olmadığı için yeterli eleman bulunamıyor. Buna karşılık ideolojik ve popülizm kaynaklı daha kolay ve ucuz eğitim yapılıyor ve bu alanlarda iş gücü arzı fazlası birikiyor.
Öte yandan Yeditepe Üniversitesi ile MAK Danışmanlık 2020 Sonbaharında işsizliğin nedenlerini araştıran bir anket yapmış. Anket sonuçlarına göre; halk işsizliğin artışını; ekonomik krize ve hükümetin yanlış politikalarına bağlıyor.
Gerçekten de anket sonucunda görüldüğü gibi; hükümetler işsizliğin nedenlerini ortaya çıkarma ve nasıl çözüleceği yönünde elle tutulur bir çalışma yapmadılar. Daha doğrusu popülizm ön planda olduğu için iktidarın başka politika seçeneği olmadı.
Sonuçta; işsizliği çözmek iktidarın programında yer almadı. Neden yer almıyor? Bu soruyu herkes kendi kendine sorarak, siyasi tercihlerini belirlemelidir. İdeolojik veya kısa süreli çıkarlarımız için kendimize bu soruyu sormadığımız sürece işsizliğin sosyal bir problem olarak hepimize zarar vereceğini bilmeliyiz.
2024 yıl sonu enflasyonu ne olur?
Vergilerimiz şatafatın finansmanına gitti
TL’de kalanlar nasıl yoksullaştı?
Verileri doğru okumazsak, krizden çıkamayız
2026’da hiper enflasyon da yaşayabiliriz
Enflasyonun serap etkisine dikkat
İktisatta çıkmazlar
Güven yoksa kriz çözülmez
Türkiye için emperyalist güçler kimlerdir?
Belediyeler de şatafat borçlusu
İsmail TÜRK
Anayasa karın doyurur mu?
Ahmet B. ERCİLASUN
Yumuşama mı dediniz?
Fatma ÇELİK
Dezenformasyon yetmedi etki ajanlığı mı geliyor?
Esfender KORKMAZ
2024 yıl sonu enflasyonu ne olur?
Yunus Arıkan
Korkuyorum, korkar oldum…
Mehmet YARDIMCI
Dünden bugüne Anneler Günü
Orhan UĞUROĞLU
Faşist diktatörlüğün kapısı sonuna kadar açılır
Coşkun ÇOKYİĞİT
Maymunlar Cehennemi Kimden Yana?
Ahmet YABULOĞLU
Farklı görüşlerin bakışıyla 100. yılında Cumhuriyet
Ahmet GÜRSOY
Türkiye’nin hukuk yüzü: Sinan Ateş cinayeti