Kehaneti tetikleyen kışkırtma!..

Eskilerde yaşamış ve "kâhin" diye tanımlanan kimi insanların "2018"i de işaret eden "kehânet"lerinde, "üçüncü dünya savaşı"na yol açacak uluslararası krizlere dikkat çekildiğini biliyoruz...

Kimilerine "uçuk, hayali" ve "falcı safsataları" gibi gelebilir ama bazı öngörülerdeki "yaşanmış"lıklar insanlığın dikkatini "kâhin"ler ve "kehanetler"inin üzerine çekmeye devam ediyor...

Hele de son yıllarda, ülke sınırlarımızın dibinde başlayan ve de Avrupa'dan Amerika'ya kadar dünyanın her köşesini terör eylemleriyle huzursuz eden kanlı olaylar arttıkça, eminim herkesin aklına yine o kâhinler ve kehanetleri geliyordur...

İşte, günümüzden neredeyse 500 sene önce yaşamış olan Nostradamus'un kehanetleri arasında, "2018" yılına işaret eden "3. Dünya Savaşı"nın da olması tuhaf değil mi sizce?..

Peki ya, diğer kâhinlerin çok düşündürücü ve çok şaşırtıcı iddialarına ne demeli?..

"Balkanların Nostradamus"u olarak bilinen ve 1996 yılında 85 yaşındayken vefat eden "Baba Vanga"nın (Kör kadın Kâhin), bazı kehanetleri de ne ilginçtir ki, tüm dünyayı saracak "savaş" konusunda aynı kaygıları dile getiriyor...

Ünlü kâhin, yaklaşık 25 yıl önceki açıklamalarında, "Suriye'de gerçekleşecek bazı olayların süper güçler arasındaki nükleer bir savaşı tetikleyeceğini ve sonuçların ABD başkanının yok oluşuna neden olacağını" da öngörmüş...

Alman Alois Irlmaier ise 3. Dünya Savaşı'nın Orta Doğu'da başlayacağını ancak asıl kıvılcımın Balkanlar'dan ateşleneceğini iddia etmiş!.. Hem de, "Orta Doğu'da aniden yeni bir savaş alevlenir, büyük deniz güçleri Akdeniz'de düşmanlarla karşı karşıya kalır!.. Durum oldukça gergindir" diyerek!!!

***

Makyöz, senarist, savaş!..

Kâhinlere ve kehanetlerine ister inanın ister inanmayın ama Irak'taki Körfez Savaşı'nın ardından "BOP" gereği sinsice dayatılan "Arap Baharı" tuzağının tetiklediği işgal ve katliamların tüm dünyayı birbirine düşüreceğinden artık hiç kuşku duymuyorum...

Çünkü IŞID destekçiliğinin; başta intihar saldırganlarını, kamyon ve otobüslerle sivillerin arasına dalan dinci teröristleri, metro ve havaalanlarında katliam yapan El Kaide türevlerini Batı'ya taşıması da gösterdi ki, ABD ve Avrupa, "Arap Baharı"ndan savrulan kan çiçeklerinden daha çok, ama çok çekecek...

İşte tam da bu sırada; gelelim en üstteki yazının başlığında yer alan "kışkırtma" sözcüğünün asıl gerekçesine...

Son haftalarda Suriye rejimini bir kez daha hedef tahtasına koyan "kimyasal silah" iddiası yeniden gündemde... Kimyasal, gerçekten kullanıldıysa, insanlık adına utanç vericidir, nefretle kınanması gerekir...

Ancak bu konuda geçmişte de çok asılsız iddialar gündeme geldiği için, çeşitli kesimler "İdlib"de yaşandığı ileri sürülen olaylara da kuşkuyla bakıyor...

Evet; Kâhinler, Suriye'de kimyasal silah kullanılacağını öngördüler mi bilmiyorum ama savaş kışkırtıcıları ve iş birlikçi sahtekârların bu konuda nasıl da sinsi bir algı peşinde oldukları çok iyi biliniyor...

İnternette "İdlib makyajı" diyerek kısa bir arama yapınca karşınıza Hollywood efektörlerini ve makyözlerini bile kıskandıracak yıkım ve "makyaj" görüntüleri de çıkıyor ki, tuzak ve tezgah gerçekten mide bulandırıcıdır;

İnsanları sözde kan revan içinde, elleri-ayakları kopmuş gibi göstermek için çırpınan makyözler ve fonda yapmacık "ah vah" sesleriyle her açıdan sırıtan sahte çığlıklar!!!

İç savaş ortamında, "sahte" katliam ve kimyasal silah saldırısı manzarası çizmek için adeta film platosu kuran algı uzmanlarına bakınca, daha geçen hafta "Suriye'den çekileceğiz" diyen Trump'ın adeta "3. Dünya Savaşı" çıkartmak için neden bu kadar çırpındığı da çok iyi anlaşılıyor...

O halde, gelecekte dünyanın da içine çekilmeye çalışıldığı vahim manzaradan yansıyanlar baştan bellidir; Eski kehanetler ve onları günümüzde gerçekleştirmek için çırpınan senaristlerin kirli oyunları!!!

Velhasıl, BOP fonundaki sahte "Arap Baharı"nda oynanan küresel oyunlar insanlığı utandırmaktan öteye gidemeyecek!..

***

"Mars" olmuş gazetecilik!..

Türkiye'de, son yıllarda iyice kangrenleşen "yandaş"lık da gerçekleri "makyaj"layarak pazarlama konusunda uzmanlardan geri kalmıyor;

İşte bu uğurda herkes istediği gibi ahkâm kesiyor, gerçeklerin rotası yalan denizlerine yönlendiriliyor, toplumun derin ve şaşkın uykularda uyutulması için her şey yapılıyor...

Yani, skandalların halının altına süpürüldüğü, krizlerin toprağa gömüldüğü, dertlerin viraneye döndüğü ve en vahimi de gerçeklerin adeta katledildiği bir ülkenin genel manzarası yine değişmiyor;

Gözler her zamanki gibi kör, kulaklar sağır... Peki ya vicdan?.. İşte o da yandaşlık çukuruna düşmüş, can havliyle çırpındıkça çırpınıyor!.. Soralım o halde;

Memleket "dolar" krizi nedeniyle son 15 gündür iyice yanıyor mu, yanıyor...

Piyasalar bırakın paniği, yoğun bakımda can çekişiyor mu, çekişiyor...

İş dünyası bir tarafa, gecekonduda sefalet içinde yaşayan sıradan bir yurttaş bile ekonomideki vahim gidişat yüzünden ne yapacağını şaşırmış mı, şaşırmış...

Çünkü "dolar" füze rolünde zirve yaparken, zam yağmuru pusudan çıkmış halde hızla ilerliyor, insanlar ne yazık ki "ekmek" almaktan bile korkar halde panikle bekliyor...

Velhasıl döviz ve altın fiyatlarındaki dehşet verici yükseliş Türkiye'yi sosyo ekonomik açıdan kilitlemiş halde kriz üstüne kriz çıkartırken, yandaş medya ve destekçileri her zamanki gibi gerçekleri ters yüz etmekle uğraşıyor...

Dünkü yazılı medyaya baktım da, sanki Türkiye'nin gazeteleri değildi onlar... Hele Yenişafak'ın manşetindeki şu satırlara eminim yazanlar da inanmamıştır;

"Türkiye, faiz ve döviz kuru üzerinden ekonomiyi hedef alan saldırılara rağmen 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerliyor. 2017'deki 1 milyon kişiye istihdam ve 7,4 büyüme ile rekor kıran Türkiye, atılım hamlesini 2018'e taşıyacak. Hafta başında 23 dev projeye verilen 135 milyar liralık teşvik belgesi kararlılığın göstergesi oldu..."

Evet; Son 15 yıldaki medya-siyaset ilişkisindeki laçkalık da kanıtladı ki, beceriksiz politikacıların yol açtığı derin ve yıkıcı krizleri "makyaj"lı pembe tablolarla göstermek yandaşlığın ezeli görevidir...

Peki; Mars'ta yaşıyormuşçasına, sokağa çıkmadan yapılan masa başı gazeteciliğiyle, gerçekleri ters yüz edenler vicdanlarda yalpalayan asıl soruya nasıl yanıt verecekler acaba;

"Hangi ülkede yaşadığınızı sanıyorsunuz, söyleyin fakir fukara da oraya gidiversin bari?.."

Yazarın Diğer Yazıları