Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Kendisini inkar eden parti

Türk Milliyetçiliği  150 yılı geçen  Fikir ve aksiyoner harketidir. Cumhuriyeti kuran iradenin ta kendisidir. Siyasi parti olarak 50 yılı geride bırakmıştır.Bütün dünyada sosyalizm rüzgarları eserken Türkiye'de zemin bulamayışının sebebi "yerli ve milli " olamayışıdır. Yüzde yüz yerli ve milli olan Türk Milliyetçiliği hareketinin bu güne kadar üç ayrı koalisyon dışında iktidar olamayışının yüzlerce sebebi vardır. Çünkü öz eleştiri kültürü yerleşmemiştir. Sosyolojik sorgulamasının başaramamıştır. Kentli olma yerine giderek köylüleşmesi akabinde varoşlara sürüklenmiştir. Yine de her daim Türkiye'nin bütünlüğünün sigortası olmuştur. Anahtar parti hüviyetini yitirmemiştir.

Ancak son yıllarda genetik şifreleri bozuldu hareketin. Kodlarından ayrılmaya, kendilerini  var eden fikirlerinden kopup,geçmişini inkar eden pozisyona düşmektedir. Siyasetin olmazsa olmazı vefanın kırıntısı kalmamıştır yönetim kadrosunu oluşturan ekiplerde. Bu memlekette yerli ve milli olmak zor zeneattir. Çok zor insan kazanır milliyetçiler. Devşirmeyi yapamazlar. Tabiri caizse bir insan kazanabilmek için tırmalarlar. Kaşıkla sabırla toplanırken bugün kepçe ile bol keseden dağıtılmaktadır. Türk Milliyetçilerinden yüz yıl sonra sahneye çıkan siyasal İslamcıların nasıl mesafe aldığı ayrı konu. Bu konuda ciddi akademik çalışmalar mevcuttur. Ancak yönetim erkini elinde bulunduranlar bunları okuyup, yorumlama ihtiyacı bile duymazlar. Merhum Necmettin Erbakan'ın kurduğu "Milli Görüş" hareketinin geçmişi sadece 40 öncesine dayanır. Erbakan Hoca'nın sağlığında bile disiplinli çalışma ile iktidar yüzünü gördüler. Gömlek değiştirip, millilikten kurtularak 14 yıldır ülkenin başına çöreklendiler.

Ya merhum Türkeş'in partisi? Türkeş, müthiş zekasıyle 3 milletvekili ile 2 bakanlık alıp birinci Milliyetçi Cephe hükümetinde gündem belirliyordu. 16 milletvekili ile ikinci MC hükümetinde 5 bakanlık alıp söz sahibi olmuştu. 12 Eylül darbesi olmasa iktidar ihtimali yüksekti.

Türkeş'in vefatından sonraki 1999 seçimlerindeki başarıyı sahiplenmeye kalkışanlar artık üniversitelerde "ana bilim dalı" olan "Siyaset Bilimi"nden habersizdir. 1999 seçimlerinde MHP'ye verilen millet kredisi, Türkeş'in tarihi cenaze töreni ve vatandaşlarımızın Türkeş'e vefasının göstergesiydi. O seçim sonuçlarında Türkeş yaşamış olsa Başbakanlığı aldığı gibi Demirel'den sonra Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne çıkar otururdu. O miras ne yazık ki çar çur edilmiştir. Partinin tabanından ve milletin taleplerine kulak vermeyen yönetim tarzı yüzünden verilen kredi geri alınmış ve 3 Kasım'da Meclis dışında bırakılarak uyarılmıştır. Türk Milliyetçileri halen Genel Müdür Bahçeli'nin tek başına aldığı "3 Kasım erken seçim" kararının sorgulamasını yapmayıp, hesap soramamıştır. Delegenin haberi olmadan değiştirilen tüzüğün sebeplerini araştıramamıştır. Çoluk-çocuğunun nafakasını kesip, teşkilatı ayakta tutan Anadolu'nun il-ilçe başkanlarına danışmadan, onları hiçe sayıp, Ankara'dan hazırlanan milletvekili listelerinin dayatılmasına isyan edilmemiştir. "Şu seçimi atlatalım hele" endişesi ile baş kaldırılmamıştır ülkücüler. "Çiçek bahçesi" söylemine  sertçe öksürünce geri adım atılışına tanık oldukları halde arkasını getiremedikleri de gerçeklerin acısıdır.12 Eylül referandumuna "Hayır!"  deseler de sahaya hakim olamadıklarını itiraftan kaçınmışlardır. En başından "Başkanlığa geçit yok!" demiş olsalar da Genel Müdür Bahçeli'nin "U" dönüşü yaparak Meclis'e yeniden getirilen "Tiran"lık sistemine halen akıl erdiremeyenler var.13 ay önce kendisi ve yönetimini seçen delegenin 700'den fazlasının imzasını "1100 de getirseniz kurultay yok" diyen Bahçeli, 19 yıldır işgal ettiği koltuğunu koruyabilmek için AKP  hükümetine koltuk değneği oluşuna anlam veremeyenlerin  varlığı bu hareketn düştüğü vahim durumun göstergesi olsa gerek. Türkiye'yi federasyona, bölünmeye götürecek, yargıyı, yasamayı, yürütmeyi "tek adam"a bağlayan faşizan düzenin yoluna kırımız halı döşendiğini duymayan, kavramayan kaldı mı?

Kuruluş felsefesini inkar edip, kodlarını yitirenler çöreklendikleri partinin kurucusu banisi Alparslan Türkeş'in izlerini siliyorlar. Hissdilmiyor mu? Onu sadece 4 Nisan günü mezarına su dökerek fotoğraf çektirerek anmış gibi yapıldığının farkına varılmıyor mu? Yeni nesil ülkücü yetişmeyişinin sebeplerini kim irdeliyor? Ülkücü gençlerin eğitimi hak getire. Kurtlar Vadisi özentisi, siyah takım elbiseli muhafız alayı kimin kanına dokunuyor? Kırmızı-beyaz üç hilalli tabelanın bilmem ne marka boya ile yazıldığını sananlar orada kan, göz yaşı, alın teri, emek olduğundan da bi haber değil mi? Evet,Türkeş'in oğlunu bir değil iki defa ittiler.. CKMP'den MHP'ye olan süreçteki merhum Muzaffer Özdağ'ın oğlunu bir değil iki defa ihraç ettiler. Dündar Taşer'i unuttular. Oysa Balgat'taki plazada "Dündar Taşer Konferans Salonu" tabelası var. Söksünler bir zahmet.. 1967'de CKMP'nin ilk kadın Kolları Genel Başkanı olan Asuman Taşer, 12 Eylül darbesinde de Kadın Kolları'nın başkanıydı. Geçtiğimiz hafta bu dünyadan göçüp, Ülkücü gençliğin eğitimi ve teşkilatlanmasının mimarı olan eşi "Dündar Ağa"nın yanında toprağa verildi. MHP'nin Genel Müdürü, yardımcıları, daire başkanları, amir ve şeflerinden bir tanesi bile cenazede yoktu. Parti adına çelenk bile çok görülüp, resmi taziye mesajı yayınlanmamıştır. Dündar Bey'in biricik kızı Yasemin Hanım'a telefon ile bile "Başınız sağ olsun" denmemiştir. Sadece Yasemin Hanım'a değil. 1967'de Genç Ülkücüler Teşkilatında başlayıp, MHP'nin basın bürosunun emektarı, yıllarca partinin basın-propagandadan sorumlu Genel Başkan Yardımcığı görevini üstlenmiş Şevket Bülent Yahnici de aranmamıştır. O Yahnici ki kardeşi annesinin gözleri önünde şehit edilen Ercüment Yahnici'nin ağabeyidir. Onun adını şimdi Ülkücü gençler için çırpınan oğlu Ercü de yaşatmaktadır. Şehidin bile hatırı kalmamıştır o partide.Aslını inkar eden hale düşmüş dinmeyen gönül sızımızın mirasyedileri pek de pişkinler. Bu arada "emir eri şaban" tiplemeleri çıkıp "Başkanlığa hayır diyen ülkücü olamaz" gibi zırvalamıyor mu? İnsanın kanı çekiliyor adeta. Cahil cüretkarlığı deyip geçilmez."Sahibinin sesi" desek bilmem ağır mı kaçar.Bir de Genel Müdürün yalaka tayfası var ki evlere şenlik. Türkiye ortalamasının çok üzerindeki eğitim seviyesine sahip olan Türk Milliyetçilerinin zeka sevileri ile alay etmeye kalkışan densizleri doktora havale edelim.AKP nin değirmenine su taşıyan hödükler,o  her haliyle pimi çekilmiş bombaya benzeyen yasanın  kabul görmesi halinde ortada MHP gibi bir partinin kalmayacağını ön göremeyecek kadar kör mü? Evet oyu verecek milletvekilleri o yasadan sonra bırakınız vekilliği memur-işçi bile sayılmayacaklarını bilmiyor mu? Her şeye rağmen Genel Müdürün danışman kadrosundan ve birkaç devşirilmiş kişi dışında bu yasaya MHP den "evet" diyecek kişi yoktur.Hele hele ateşten günlerde Ülkü Ocakları ve Gençlik Kollarında Genel Başkanılık yapmış, hapishanelerde çile doldurmuş, hareketin genetik kodlarını bünyesinde taşıyanların "Hayır!" diyeceklerine inanıyoruz.

1997 de merhum Türkeş'in vefatından sonraki olaylı kurultaylar esnasında yazmıştım.Televizyon ekranlarında göz yaşı ile:"Fetret devrine giriliyor...Korkum bu hareketin bir gece de İttihat ve Terakki gibi tarihin karanlığına gömülmesidir" demiştim. Fetret halen devam ediyor.Umarım haksız çıkarım..

Yazarın Diğer Yazıları