Seçim öncesi garip olaylar!

Büyük deprem ve ekonomik krizler sonrasında, kapatılan Refah-Fazilet partilerinden kopan bir grubun, 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi adı altında kurularak 2002'de Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla gidilen erken seçimde tek başına iktidar olması, önceden planlanmış bir tasarımın sonucuydu değil mi?

En azından, siyasi olayların bu şekilde gelişmesi, kendiliğinden olmamıştır.

2002'den itibaren Türkiye, kabuk değiştirdi. Devlet, terör örgütü ile masaya oturtuldu. Açılım süreci denildi; Abdullah Öcalan'a methiyeler düzüldü. Teröristlere karşılama töreni yapıldı!

Ekonomi yabancıların eline geçti. Elde kalan bütün devlet-millet malı, Varlık Fonu'nda toplandı. Buna rağmen artık borcu borçla kapatmaya da imkân yok. Türkiye kendi ordusuna ve aydınlarına operasyon yapan ve iktidar tarafından desteklenen FETÖ'cü yapılanmanın eline düştü. Tasfiyeleri gündeme gelince de darbeye kalkıştılar.

***

24 Haziran baskın seçimleri, ekonomi baş aşağı giderken ve yeni kurulan İYİ Parti'nin seçimlere girememesi için bu kadar erkene alındı. Üstelik siyasi partilerin seçim ittifakı yapabilmesine imkân veren değişikliği de iktidar partisi yaptı.

Bütün bu hazırlıkların ters tepeceğini, AKP'nin kazdığı kuyuya düşeceğini tahmin etmiştim. Bunu, muhalefetin de ittifak yapacağını tahmin ederek söylüyordum. Ancak ekonomideki düşüşün, bu kadar hızlanacağını bilmiyorduk. Fakat Türk Lirası'ndaki değer kaybını, sadece Türk borsasında alım yapan Japon yatırımcıların, daha fazla zarar etmemek için satışa geçmelerine bağlamak ne derecede doğru olabilir? Ortada, seçime dönük bir tasarım var yine!

***

AKP ise "Seçim beyannamemizde 146 büyük proje sunacağız" gibi "İstanbul ya da başka bir mitingimizi 'Cumhur İttifakı' mitingi olarak planlamayı düşünüyoruz. Bu konuyu Cumhur İttifakı'nın diğer ortaklarıyla değerlendireceğiz" gibi "16 yıldan beri AK Parti çok şey yaptı. Şimdi, yeni bir başlangıçla 'Yine yaparsa AK Parti yapar' diyerek yolumuza devam edeceğiz. Ana konseptimizi de 'vakit Türkiye vakti' olarak belirledik" gibi söylemlerle meşgul...

Oysa seçim öncesinde ekonomide aklı zorlayan olaylar oluyor. Hiçbir müdahalede bulunamıyorlar. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı'nı AKP Genel Merkezi'nde kabul ederek, güven azalmasına, düşüşün hızlanmasına katkı yaptı. Erdoğan, İngiltere'deki ekonomi toplantılarında, ideolojik veya dine dayalı faizle ilgili görüşlerini söyleyince, temeli faize dayanan Londra borsasından da umduğunu bulamadı.

***

Bunların üzerine de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, genel af çağrılarında adından ve mücadelesinden bahsettiği mahkûm Alaattin Çakıcı'yı tedavi gördüğü hastanede ziyaret ediyor. 

Evet ben de biliyorum ki Alaattin Çakıcı, hayatı boyunca devlet lehine çalıştı. Fakat onu yer altı dünyasının içine atan da işlediği suçlardan mahkûm eden de devlettir.

Şimdi adı Devlet olan bir siyasi parti genel başkanı tarafından ziyaret ediliyor. Hem de seçime bir ay kala!

Bunun bir siyasi anlamı olmalı değil mi? Tamamen insani niyetlerle olduğunu kimse söylemesin. Öyle olsaydı ziyaret için baskın seçimden bir ay öncesine kadar beklenir miydi?

Diğer taraftan, iktidarın seçimi kaybedeceği anlaşılırsa, hukuk dışı yollarla muhalefeti durdurmaya çalışacağına dair endişeler var! Paramiliter gruplar yetiştirildiğine dair iddialar vardı hani... Silâh ruhsatı olanlara verilen mermi sayısının bine çıkarılmasını da buna eklerseniz hazırlıkların tamamlandığı sonucunu çıkarıyorsunuz.

Bir de İYİ Parti'nin stand açtığı yerlerin bitişiğine HDP'lilerin gelip stand açması olayları yaşanıyor! Çıngar çıkmadı ama bu tür olaylarla nereye varılmak istenmektedir?

Yazarın Diğer Yazıları