Sivil toplummuş

                Her demokratik ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de sivil toplum kuruluşları bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelere göre oranlarsak hem kuruluş olarak, hem de kuruluşlara üye sayıları itibariyle tabii ki yetersiz. Yetersiz olmasının nedeni de kuruluşların amaçları dışında yürüttükleri faaliyetler ile tepe noktalardakinin kendi çıkarını ön plana alması ve bir yerlere güdümlü olunmasıdır. Yani bu kuruluşlarımızın çoğunluğu inandırıcılığını kaybetmiştir.

                Peki inandırıcılığı olan sivil toplum kuruluşlarımız yok mudur? Elbette vardır. Ancak, kuşatılmışlıklarından dolayı ne imkânları yeterli, ne de yaptıklarını kamuoyuna duyurabilmektedirler. Dahası bu kuruluşlar çeşitli bahanelerle sıkıştırılarak kapatılması bile sağlanmaktadır. Demem o ki, Türkiye'de sivil toplum kuruluşu olarak ayakta kalabilmek belli mihraklara bağlı olmaktan geçmektedir.

Dış güçlerden beslenen sülükler

                Bu kuruluşlardan dini şahsi çıkarları uğruna kullanarak, Karun kadar zengin olanlarından alın da, hayır için diyerek toplanan paralarla kumar oynayıp, içki içerek, batakhanelerde vakit geçirenler bilinmektedir. Diğer taraftan iktidar yandaşlığı yaparak okullardan, camilerden toplanan paralarla han hamam sahibi olup, belli makamlarda zevki sefa sürerek, topluma hiç bir şey vermeyenleri de görülmektedir. Bir başka grup ise devleti ve milleti aleyhine faaliyetler yürüterek dış güçlerden beslenen sülüklerden oluşmaktadır.

                Bunlardan dış güçlerin emrinde olanları daha dün yeniden izlemek fırsatı bulduk. Bölücü örgütü ve mensuplarını kurtarmak adına, kurumlardaki çalışmalarını bir kenara bırakarak sokaklara döküldüler. Onlarca okul ve camiler yakılırken, yüz binlerce öğrenci öğrenim göremezken, masum insanlar evsiz, yurtsuz ve işsiz bırakılırken, şehirler viraneye döndürülürken, her gün şehitlerin gelmesiyle gelinler dul ve çocuklar yetim kalırken bunları yapanların kınanmayıp, bölücüleri düştükleri zor durumdan kurtarmak adına çırpındıklarını izledik.

Bölücülerin isteklerini tekrarladılar

                Dün kendilerine İslamcı deyip, kendi dışındakileri kafir ilan edenler, kapı kapı dolaşarak bölücülere destek verdiler. Andımızın kaldırılmasını isteyecek kadar Türk düşmanı olarak, her toplantılarında bölücülerin isteklerini tekrarladılar. İlk yakaladıkları fırsatta kendilerini Meclise atarak, aynı fikirlerinde olduklarını beyanla bu millete ihanete devam etmektedirler.

                Dünyaya İstiklal Marşımızı ve dilimizi öğretiyoruz diyerek halkı ve hükümeti kandıran din bezirganlarının yaptıkları deşifre oldukça, ülke bölünmesi için kimlerden emir alarak çalıştıkları ortalara dökülmüştür. İktidar tarafından şimdi beslenenler gibi, geçmişte beslenenlerin hangi odakların uşakları olduğu da öğrenilmiştir.

                 Kendilerini bir sivil toplum kuruluşu olarak kabul eden siyasi partilerde bile Türk olmaktan utananlar var ise anılan bölücü kuruluşlarla iş birliği içerisinde çalışmalarını yürütüyorlarsa, Arap'ı, Ermeni'si, Yezid'i için ağıtlar yakmaya devam ediyor da, Türk yurdunda Türk'e küfür ediyorsa, ettiği yemine bağlı kalmıyorlarsa, bunların millet için çalıştığına inanmak aptallıktır.

Birinci öncelik ülke ve millettir

                Bir başkası çıkıp ülkeyi batırmak ve insanlarımızı bölmek için çalışanlara gençler diyorsa, öbürü bunları sonuna kadar destekliyoruz, verilen mücadelenin sonunda er geç bağımsız Kürdistan kurulacak diye naralar atabiliyorsa, tüm bunlara rağmen tüyü bitmemiş yetimlerin hakkından on binleri her ay cebe indiriyor, kırmızı plakalı araçlarla geziyor ve dokunulmazlıktan dolayı her istediğini söyleyip yapabiliyorsa, Gazi Meclis'in çatısı altında ülkenin bölünmesi için çalışılıyor demektir.

                Diğer tarafta vatan millet diyerek şahsi çıkarlarına hizmet eden sivil toplum kuruluşu olanlar, temsil ettiği kesimin gazını almak üzere arada bir beyanatla olanları geçiştiriyor ve kendilerine olan güveni günden güne kaybederek yok olmaya doğru gidişte elinde geleni yapıyorsa, onlardan daha tehlikeli olarak millete ve vatana en büyük darbeyi vuruyorlardır.

                Halbuki, gelişmiş ülkelerdeki sivil toplumun birinci önceliği ülkesi ve milletidir. Bir yerlere ve şahıslarına hizmet yerine ülkesine ve milletine hizmeti ön planda tutmalarıdır. Demokrasilerinin gelişmesi, milletinin güçlenmesi ve temsil ettiği kesimlerinin çıkarını gözetirken, rehberliğini yapmada da en öndedirler. İşte bunlara sivil toplum, bizdekilere ise sivil toplummuş denir. 

Yazarın Diğer Yazıları