Siyasallaşan otomobil: TOGG

Siyasallaşan otomobil: TOGG

Türkiye''nin otomobil üretmesinden kim rahatsız bilmiyorum. Lakin şurası bir gerçek. Siyasal iktidar, tarımda, sanayide, futbolda her nerede olursa olsun başarıyı bütün toplumla paylaşmak istemiyor.

Hepsini siyasallaştırıp, kendi parti dolabının içine koyup, oradan "Bakın ben ne yaptım. Hepsi benim. Ben yaptım. Ben var ya…" demeyi seviyor. O sebeptendir ki, Türkiye''de bir kısım sanayicinin bir araya gelerek kurdukları yerli otomobil üretimini de sahiplendiler.

Tamam.

İktidar olarak destek vermişlerdir.

Başarılı olmaları için yardım da etmişlerdir. Eyvallah, ama sıra başarıyı bölüşmeye geldi mi, o kadar cimriler ki, bütün millete mal etmek yerine, fabrika sahiplerinin da önüne geçerek, başrolde onlar yer alıyor.

TOGG hükümetten bağımsız bir ticari şirket mi, yoksa partililerin kurduğu doğrudan AKP''nin kendi şirketi mi?

Kısaca şunu soruyorum: Siyasi şirket mi, ticari şirket mi?

 Bir türlü, "millet, millet" dedikleri bütün kesimleriyle toplumu içine alan büyük yurttaşlar topluluğunu kucaklayamadılar. Türkiye''nin yarıdan fazlası, dışarda. Onları temsil eden partiler düşman.

"Türkiye''nin başarısı" diyorlar, ama başarıyı paylaşmadıkları için, sevince, tasaya, övünce ortak etmedikleri için, bir türlü millî toplumu bir arada göremiyoruz.

 Sen şucusun..

Sen de bucusun.

Evet, öyleyim, öyleyiz. Hepimiz AKP''li olacaksak, demokrasi nasıl olacak? Herkesin tekdüze, yekpare olduğu bir toplum var mı?

Yok!

Bütün dinlere bakın. Hiç biri tek parça değil. Farklı mezheplere, anlayışlara bölünmüş durumda.

İdeolojiler de öyle.

Siyaset de.

Şimdi sormak lazım; "Yerli, millî otomobil yaptık, seksen milyonun gurur kaynağı" diyorsunuz, ama o seksen milyonun siyasi karşılığı olan partilere; gurur duyma, başarıyı paylaşma, iki söz söyleyip alkışlama fırsatı vermiyorsunuz. Bu durumda TOGG, muhalefeti dışarda bırakan ve fakat Cumhur İttifakı''nın övünç kaynağı olarak tanıtılıyor.

Öyle ise muhalefet, bu partili arabayı satın alsın mı, almasın mı? Almazsa hain, alırsa da, duruma katlanmış aptallara mı dönüşür?

***

BÖLÜCÜ ZİHNİYET, TÜRKİYE VİZYONU ÇİZEBİLİR Mİ?

"Yurt birliği, ülkü birliği, kader birliği etmiş, biz, bir ülkenin birbirine sımsıkı bağlı yurttaşlarıyız" dedirtecek ne varsa hepsini körelten, olanı da bozup dağıtan bir iktidar ve ittifakı, sahiden Türkiye yüzyılı oluşturabilir mi?

20 yıldır devletten uzak tutulan, hiçbir makama atanamayan, işe konulamayan, hak etse de ettiği hakkı ve başarıyı keyifle yaşayamayan, bu ülkenin yurttaşları, büyük mutsuz kitleler, sizi niye sevsin? Vizyonunuz -ki onu da yanlış kullanıyorsunuz- kapsayıcı değilse, sizinle hangi gönül bağını kurarak başarınızdan umut bekleyecek?

***

SOMUT ÖRNEK: ÖĞRETMENLERİN HALİ

İlkokul açar gibi, her yere üniversite açmayı başarı sanan iktidar, eğitim plansızlığı nedeniyle, nitelikli eleman zayiatında zirveye doğru koşuyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye''de de üniversiteler ve elbette bütün okullar, öğretim yoluyla nitelikli insan yetiştirip, bunu diplomayla sonlandırıyor.

Sonra ne oluyor?

Sonra, diplomasına uygun iş gücüne ve üretime katılıp, ülke kalkınmasına katkıda bulunamıyor. Emeğin niteliği, birden bire niteliksizliğe ve sıradanlığa dönüşüyor.

Bunun en tipik örneği öğretmenler arasındaki niteliğin, niteliksizleşmesi sorunudur. Özel okullardaki öğretmenlerin maaşı ile devlet okullarında olup, ek ders ücreti ile çalıştırılan öğretmenlerin maaşları, eşit işe eşit ücret ilkesini bırakın, hiçbir hakkaniyete uymuyor.

Sadece bu somut gerçeklik bile, iktidar ve ortaklarının Türkiye yüzyılından fersah fersah uzakta olduklarını göstermeğe yetmiyor mu?

Bir de vizyon (uzak görüş) diyorlar.

Hangi vizyon?

Yazarın Diğer Yazıları