Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Siyasi boşluk ve yeni parti!

Hiçbir ülkede devlet ile millet, din ile devlet kavramları Türkiye'deki kadar hoyratça kullanılmamış ve siyasi rant aracı yapılmamıştır.

Devleti milletin ya da milleti devletin karşıtı, alternatifi ve rakibi gören sığ bir anlayış onlarca yıldır Türkiye'de hâkimdir.

İktidar sözcülerinin "devletin milletinden milletin devletine geçtik" türünden söylemleri yapılan bu yanlışın somut ifadeleridir.

Bireyin kendisine, özgürlüklerine, sorumluluklarına ve haklarına sahip çıkması gerçekte devletine sahip çıkmasıdır.

Devletin bayrağını, toprağını, milletini, kültürünü, birliğini, dirliğini, güvenliğini koruması demek de halkını koruması demektir.

Halka rağmen var olan devlet, devlete rağmen de özgür olan bir halk ya da birey yoktur.

Devleti olmayan bir halkın gerçek anlamda ne dini ne de kimliği vardır.

Günümüzün Filistinli'si Mescid-i Aksa'da İsrail'in izin verdiği kadar Müslüman'dır.

Ayırıcı, bölücü ve buyurucu siyaset!

Türkiye'deki siyaset anlayışı, bütün sorunları kamplaştırıcı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir mantık ile ele almaktadır.

Yalnız güncel sorunlar değil Türkiye'de tarih, inanç ve kimlik de kamplaştırıcı ve ayırıcı öğe olarak siyasetin konusu olabilmektedir.

Siyaset yıllardır Türkiye'de Sağ ideoloji-Sol ideoloji, o mezhep bu mezhep, o etnisite bu etnisite, doğulu-batılı, dindar-laik gibi keskinleştirilmiş ve kışkırtılmış damarlar üzerinden yapılmaktadır.

Bu yaklaşım Türk siyasetine Soğuk Savaş döneminden mirastır.

Soğuk Savaş döneminde sağ-sol olarak, ideolojik olarak kamplaştırılmış olan siyaset Soğuk Savaş sonrasında ise daha çok etnik, mezhep, cinsiyet ve bölge temelinde konuşlandırılmıştır.

Parçanın değil bütünün siyaseti!

Türkiye'deki siyaset; Türk ile Müslümanı, devlet ile milleti, din ile devleti, millî ile maneviyatı, Abdülhamit ile Atatürk'ü, Nazım Hikmet'le Akif'i, Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti'ni bir ve bütün olarak düşünemez haldedir.

Bugün için kahır ekseriyet tarafından hâlâ Türkiye'de İslam ile birlikte demokrasi, Abdülhamit ile birlikte Atatürk, milliyetçilik ile birlikte demokrasi, çevre ile birlikte kalkınma, Türklük ile birlikte Müslümanlık, Osmanlı ile birlikte Cumhuriyet bir bütünlük içinde düşünülemez durumdadır.

Türkiye'de elli yıldır yalnız din ile devlet, devlet ile millet değil "cevap ile yanıt", "imkân ile olanak" kelimeleri bile birbirleriyle kavga ettirilmiştir.

Bu siyasetin sonucu olarak Türk Milleti her anlamda kılcal damarlarına kadar ayrıştırılmış ve kamplaştırılmıştır.

Toplumu bölen, ayrıştıran, kamplaştıran, ötekileştiren siyasete bir son vermek ülkenin en zaruri ihtiyacıdır.

Türkiye siyasetinin, sosyal hayatının, kültürünün, millî/dinî değerlerinin, ekonomik yapısının tümünün sorunlarını bir "sorunlar seti" içinde değerlendirme basiretini göstermediği sürece düşe kalka ilerleyen bir ülke kimliğinden kurtulamayacaktır.

En azından bir kesimi dışlayıcı, ayırıcı, bölücü ve buyurucu bu siyaset artık sürdürülemezdir!

                Manaları ortak kılan siyaset!

Diyanet'ten kışlaya, camiden okula hemen her kurum siyasileşmenin de ötesinde partizanlaşmış durumdadır.

Devletin cumhurbaşkanlık makamı bir siyasi partinin genel başkanlığına dönüştürülmüştür.

Türk Milletini birlik, ülkeyi bütünlük içinde yönetmek zorunda olan siyasi iktidar bütüncül, kapsayıcı ve karşıtlıklara tahammüllü politikalar üretecek yerde ayrılıkçılığı ve farklılıkları siyasetin temel faktörü haline getirmiştir.

Bölünmede, parçalanmada ve farklılaşmakta sınır tanımayan bir anlayış Türkiye siyasetinin DNA'sına yerleşmiştir.

 "Tek vatan", "Tek Devlet", "Tek Bayrak", "Tek Millet" diyenler; Hangi Vatan? Hangi Devlet? Hangi Millet? Hangi Bayrak? sorusuna cevap vermekte zorlanmaktadır.

Türkiye'nin, korkmadan ve çekinmeden "Türk vatanı", "Türk Devleti", "Türk Milleti", "Türk Bayrağı" diyecek iktidarlara ihtiyacı var.

Enerjisini kutuplaştırmaktan, ötekileştirmekten ve ayrıştırmaktan alan siyasi anlayışları tarihin çöplüğüne davet etmenin zamanı gelmiştir.

Türkiye'nin bütün yurttaşları arasında manaları ve idealleri ortak kılacak siyasetlere ihtiyacı vardır.

Yeni kurulacak parti bu boşluğu doldurmaya odaklanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları