Suikastın derin sinyali mi?..

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov 19 Aralık 2016'da bir serginin açılışında konuşma yaparken, sivil giyimli bir "polis" memuru tarafından sinsice katledildi... Kimi çevreler uzun süre reddetse de, suikastçının "cemaatin tetikçisi" olduğu ortaya çıkmıştı...

Önceki gün ilginç bir gelişme daha yaşandı, Karlov'un suikasta uğradığı serginin organizatörü Mustafa Timur Özkan da "tasarlayarak adam öldürmeye iştirak" iddiasıyla tutuklandı!..

11 Ocak'ta gözaltına alınan ancak savcılık ifadesinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Özkan'ın cinayetten bir yıl sonra tutuklanması, Karlov soruşturmasının ilginç noktalara uzanacağının işareti olarak da yorumlanabilir...

Ancak, aralarında Guru Medya Yayın Grubu Başkanı Hayreddin Aydınbaş'ın da bulunduğu 3'ü polis 4 kişinin tutuklandığı derin suikast şu soruları da gündeme getirmişti;

"Cemaat suikast timleri mi oluşturdu?.. Devletin içinde kripto suikastçılar, uyuyan eylem hücreleri mi var?.."

Cemaat için ürkütücü sorular!..

Büyükelçi Karlov'un polis memuru Mert Altıntaş tarafından katledilmesinin ardından, 21 Aralık 2016 günü kaleme aldığımız, "Uykudaki tetikçiler 'feda'iler hücresi mi?.." başlıklı yazıyı "suikast"  kaygılarına dikkat çeken şu sorularla bitirmiştik;

"- Mert Altıntaş'ın cemaat ilişkisine dikkat çekildiğine göre, acaba Fethullahçılar emniyet ve TSK içinde çok önceden bir 'feda'iler birliği mi oluşturdu?..

- Cezaevlerindeki 24 cemaat üyesinin intiharı ve gizemli ölümü FETÖ için kendini de 'feda' edecek birimlerin varlığına dikkat çekmiyor mu?..

- Devletin içinde sinsice pusuya yatmış daha kaç suikastçı var?.. Bu uyuyan hücreler yalnızca diplomatlar değil, devleti yönetenler, bürokrasi ve siyasiler için de potansiyel tehdit değil mi?..

- Suikastın ardında gerçekten cemaat varsa, FETÖ asıl darbeyi bu fedai müritlerle mi yapmayı planlıyor?..

Bu sorular aydınlatılmadığı sürece Türkiye belli ki şu karanlık dönemde diken üstünde durmaya devam edecek..."

Evet; bir yıl önce, devlet içindeki "kripto hücrelere dikkat" çekilen yukarıdaki soruların ardından TSK ve emniyet içinde uyuyan hücrelere yönelik operasyonlar kesintisiz devam etti...

Peki, bu ülkede çoğu bürokraside, neredeyse 200 bin kişinin sorgudan geçirildiği FETÖ operasyonlarının ardından devlet ve siyaset gerçekten rahat mı sizce?..

Hiç kuşkunuz olmasın; Pusuda yatan ya da kendini "baskı"yla "deşifre" (!) etmek zorunda kalan kriptoların varlığı devam ederken, kimse "devlet ve siyaset rahat mı" sorusuna "evet" yanıtı veremez!.. Peki, neden mi?..

Kripto "kahraman"a karanlık "baskı!.."

Karlov suikastı ve ardından yaşanan gelişmelerle, "devlet içinde FETÖ'cü suikast timleri mi var" şeklinde aylardır tartışılan soruları boşuna anımsatmadık... Çünkü Ankara'da çok ilginç bir olay yaşandı ki, şu "koruma" meselesi açısından da vahim mi vahim bir manzaradır!..

15 Temmuz'daki kalkışmanın ardından yaşananları anımsayalım... Hatta medyaya yansıyan bir "çatışma" anının görüntülerini gözlerimizin önüne getirelim;

15 Temmuz akşamı "darbe" kuşkusu nedeniyle Org. Hulusi Akar tarafından Kara Havacılık Okulu'ndaki hareketliliği denetlemeye gönderilen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki Çolak'a koruma müdürü Yüzbaşı Burak Akın da eşlik etmişti...

Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa, okuldaki incelemenin tamamlamasının ardından, dönüş yolunda "Çolak'ın içinde bulunduğu araç, Akın tarafından zaman kazanmak için ODTÜ kavşağında bekletildi..."

Ve Çolak "bilinçli bir geciktirme" sonrası Genelkurmay Başkanlığı'na ulaştırılırken, içeri girer girmez karargâhı ele geçiren Özel Kuvvetler tarafından yere yatırılarak "etkisiz" hale getirildi...

İşte bu sırada Yüzbaşı Burak Akın, "darbe girişimini engellemeye çalışırken" bacaklarından vurulmuş, yaralarına turnike yapmak isteyince de darbeci askerler tarafından "turnike yok" denilerek engellenmiş!.. Darbeci askerlerden biri ise Akın'ı vurduğunu inkâr etmiş...

Ancak kalkışma gecesi darbecilere direndiği gerekçesiyle "kahraman" ilan edilerek "madalya" ile ödüllendirilen Akın cemaatçi olduğunu inkâr etmemiş!!! Çünkü yüzbaşı birkaç gün önce "FETÖ'cüyüm" diyerek Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne teslim olmuş!..

Eminim bu vahim olay Ankara'da şok etkisi yaratmıştır...

Çünkü Yenişafak'a yansıyan iddialara göre, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in "koruma müdürü" olarak görev yapan Burak Akın, "örgütün kendisine baskı yaptığını, bu baskılara dayanamadığını" da söylemiş!..

Hükümet gazetesi, "Koruma müdürünün hangi baskılara maruz kaldığı ve ne tür taleplerle karşı karşıya kaldığı araştırılıyor" diye yazsa da, Ankara'yı aylardır diken üstünde tutan ve devleti yönetenlerin çevresinde kuş uçurtmayan "suikast" kaygısı yeniden gündeme geldi...

İşte bu yüzden de ürkütücü sorular bellidir;

Akın da tıpkı Karlov'u vuran polis gibi birilerine suikast yapmaya mı zorlandı?.. 

Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı'nın "yaver"lerinin ardından, TSK'nın en üst komutanlarından birinin daha "koruma" müdürü FETÖ'cü çıktıysa, kritik noktalarda yüzbaşı Akın gibi daha kaç kripto var acaba?..

Ve en önemlisi de; cemaat yüzbaşıya hangi konuda "baskı" yaptı, hangi hedefe yönlendirdi ve de neye zorladı ki, kendini deşifre etmesine yol açtı?..

AKP iktidarı, bürokrasinin önemli merkezlerini hallaç pamuğu gibi dağıtmasına rağmen, devletin çok kritik noktalarında "kripto"ların halen görevde olabilmesinin yarattığı şok işte bu sorularla da büyüyor!..

Bayağı sarsıcı olan şu yüzbaşı deşifresine bakarak ne dersiniz acaba; "FETÖ" devletten tamamen temizlenebilir mi?..

Yazarın Diğer Yazıları