Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Abdullah OSKAY

Abdullah OSKAY

Ticaretin Politikası

Suudiler artık ABD'nin 51. eyaleti değil

Suudiler artık ABD'nin 51. eyaleti değil

Uluslararası ilişkilerde en bilinen teorilerden birisi hegemonik istikrar teorisi. Bu teoriye göre belirli bir dönemde o dönemin ana enerji kaynağına dönemin hegemon gücü hükmeder ve müttefiklerini de kendi trenine binmeye zorlar. Bu anlamda 19. Yüzyıl kömürün, 20. Yüzyıl ise petrolün yüzyılı idi.

ABD, 20. Yüzyılın başat gücü olarak uzun yıllar Körfez''deki Arap krallıklarına güvenlik sağlamayı, kendisinin ve müttefiklerinin silah ve lüks tüketim malları için pazar olarak görmeyi, karşılığında da bu krallıkların kendisine petrolü oldukça iyi şartlarda temin etmesine yönelik bir politika uyguladı. Trump''ın "Biz olmasak İran, iki haftada Suudilerin ülkesini alır." söylemi bu ilişkiyi özetler nitelikteydi.

Peki neydi değişen?

Eskiden petrol denilince yalnızca Orta Doğu akla gelirdi. Şimdi dünyanın birçok bölgesi akla geliyor. Kaya gazı, kaya petrolü gibi yeni teknolojiler ortaya çıkıyor. ABD artık petrol ithal eden değil, ihraç eden hale geliyor. Petrolün devri giderek kapanıyor, yenilenebilir enerjiye geçiliyor. ABD, oldukça pahalı olan dünyanın jandarmalığından yavaş yavaş çekiliyor, müttefiklerinin daha fazla savunma bütçelerine para harcamasını istiyor.

Orta Doğu''dan da ABD''nin son dönemde hızlı bir şekilde çekildiğini görüyoruz. Bu ortamda başta Suudiler olmak üzere Arap ülkeleri oldukça tedirgin oluyor. Yeni gerçekliklere kendini uyarlamaya çalışıyor. Artık Suudiler, insan hakları konusunda eleştirilmek istemiyor. Yemen Savaşında koşulsuz destek arıyor. Petrol sonrası çağa ekonomilerini uyarlamaya, sadece silah ve lüks tüketim pazarı olarak görülmekten ziyade yeni yatırımlarla ekonomisini çeşitlendirmeye çalışıyor.

Diğer tarafta ise Çin''in yükselişi, ABD''yi tedirgin ediyor, yeni bir çevreleme stratejisi ile Çin''in çevrelenmesine çalışılıyor. Çin''e karşı Asya NATO''su denilen Hindistan, Avustralya ve Japonya''dan oluşan bir iş birliği oluşturuluyor. Çin''in sömürge denizi olarak görülen Hint Okyanusu''na çıkmasına bir nebze göz yumulsa da, kaynak bakımından çok daha stratejik olan Pasifik Okyanusu''na çıkması engellenmeye çalışılıyor. Çin''in komşuları ile olan ilişkileri ve insan hakları meseleleri sıkça gündeme getiriliyor.

Çin, Doğu Asya''daki diğer ülkeler gibi genel olarak enerji fakiri bir ülke. Büyük ticari bloklar içinde enerji tedariki açısından ise en kırılgan ülke. Herhangi bir savaşta veya krizde enerji tedariği nedeniyle en çok sorun yaşayacak ülke. Çin bu kırılganlığının üstesinden gelmek ve ABD''nin çevreleme stratejisinden çıkmak için 4 trilyon Dolarlık "Kuşak ve Yol" projesi geliştiriyor, limanları satın alma stratejisi uyguluyor, Güney Asya''daki zorlu su yolu geçişlerindense Pakistan''la ilişkilerini geliştirerek Orta Doğu petrolünü Pakistan üzerinden kendine aktarmaya çalışıyor.

Xi''nin Suudi Arabistan ziyareti Araplar için bir paradigma değişimi...

İşte bu çıkarların uyumu, Orta Doğu''da köklü değişiklikleri beraberinde getirdi. Çin Devlet Başkanı Xi''nin ziyaretiyle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez''deki Arap ülkeleri Çin''le siyasi, askerî ve ticari olmak üzere çok boyutlu ilişkiler geliştirdiler. Sadece Suudi Arabistan''la 34 anlaşma imzalandı. İran ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki egemenliği tartışmalı adalar açısından Emirlikleri tatmin edici bir metin bildiriye sokulabildi. Enerji ve ticaret açısından önemli ilerlemeler sağlandı. ABD ve Batılı birçok devlet ile sorunları olan Çin''in Huawei şirketinin Suudi Arabistan''da önemli yatırımlar yapması kararlaştırıldı. Tüm bunlar İran''ın Çin''le olan "25 Yıllık Anlaşma"sının dengesi üzerinden yapıldı, yapılıyor.

Devirler değişti, Orta Doğu da değişti. Artık başta Körfez''deki Arap dünyası olmak üzere Orta Doğu için hiçbir şey aynı değil. Artık Orta Doğu bizim bildiğimiz Orta Doğu değil.

Yazarın Diğer Yazıları