Temelinde hırsızlık olan bir uygarlık!

Basınımızın değerli isimlerinden Bekir Coşkun, Ottowa'da, festival meydanına yuva yapan bir göçmen kuşun yuvasının bozulmaması için bütün ülkenin nasıl seferber olduğunu anlattıktan sonra, sözü cesedi bulunan küçük Eylül ve halen kayıp olan dört yaşındaki Leyla'ya getirdi ve kıyaslama yaparak, yazısını "Böyle bir şeydir işte uygarlık. Uğruna çırpındığımız ama halkımıza anlatamadığımız şey..." diye bitirdi.

***

Yazının yayınlandığı gün Anadolu Ajansı bir haber geçti. Habere göre Çankırı'nın Orta ilçesine bağlı Kayılar köyünde bulunan Hacıkızı Türbesi'ndeki sanduka üzerine yuva yapan bülbüle köylüler sahip çıktı. Hacıkızı Türbesi'ne açık bırakılan pencereden giren bülbül, içeride bulunan sanduka üzerine yuva yaparak yumurtladı. Bir süre sonra yumurtadan çıkan yavrular, köylülerin ilgi odağı oldu. Köylüler, yavruların zarar görmemesi için türbeyi ziyarete kapattı. 

Başka bir haberde ise Bursa'daki "leylek festivali"ne yer verildi ve "Karacabey ilçesinde düzenlenen '14. Uluslararası Leylek Festivali'ne katılanlar, gözlem kulesi ve göle açıldıkları kayıklardan, evlerin çatıları ile elektrik direklerine yuva yapan leylekleri izledi." bilgisi verildi.

***

Elbette, bir toplumun uygarlık derecesi, hayvanlara davranışlarıyla ölçülebilir. Son zamanlarda kedilere köpeklere yönelik vahşet haberleriyle de sarsılıyoruz. Fakat bunlara rağmen güzel gelişmeler de yok değil. Eskiden sokak kedileri, insanlara yanaşamaz, hele hele çocukları gördükleri anda kaçarlardı. Şimdi sokak kedilerine bakan insanlarımız çoğaldı. Artık kediler insan görünce kaçmıyor. Daha geçen akşam sokakta yürürken bir kedicik, ayakkabı bağlarımla oynamak istedi...

Diğer taraftan, "kuş donuna girmek" gibi İslam öncesi kültür değerlerimiz vardır. Eski camilerimizin tamamında kuş evleri inşa edilmiştir. Beyazıt meydanında kuşlara yem atmak geleneği hâlâ devam ediyor. Yani böyle bir uygarlık anlayışından geliyoruz. "Medeniyet" Arapça olsa da "uygarlık" kelimesi daha eskidir ve Türkçedir. Uygurlardan gelir. Fakat bugün kapitalist sistemin bütün değerlerimizi birer birer yok ettiği de gerçektir.

Ayrıca Kanada da tıpkı ABD gibi yerlilerin yok edilmesiyle kurulmuş, temelinde katliam olan bir devlettir. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'de yapılan katliamlara askerleriyle destek veren ülkelerden biridir Kanada! Yine dünyanın dört bir tarafında siyanürle altın arayıp, doğayı zehirlemektedir.

Kısacası uygarlık ölçüsü sadece bir kuş için seferber olmak değildir.

***

Kuşuna böceğine sahip çıkan bir toplum olmak bir yana insana saygıyı unutan bir düzene geçtiğimiz de kesin. Bunun sebebi ideolojik saplantılardır. Bugün kendi ideolojilerini İslâm zanneden, kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımayan, ehliyeti, liyakati tanımayan, adaleti ayaklarının altına alan bir siyasi düzen içinde yaşıyorsak sebebi ideolojik körlüktür. Liderini peygamberleştiren, siyasi duruşlarını iman haline getiren, katılmayanları da "düşman" gibi gören ve ona göre davranan insanlardan uygar davranış bekleyemezsiniz.

Kaçırılan çocuklara sahip çıkarlar, bir kuşa veya kediye, köpeğe de ilgi gösterebilirler. Fakat kendi siyasi tercihlerine karşı çıkan insanlara her türlü hakareti ederler, ellerinden gelse onlara yaşama hakkı da tanımazlar.

Diğer taraftan, halktan alınan vergileri, dışarıdan alınan borçları, özelleştirmeden elde elden gelirleri ise nereye harcadıkları belli değildir. Bazıları "bunca köprü, geçit, tünel yapıldı ya" diye itiraz edebilir. Yollar hariç bunların tamamının parası, "yap işlet devret" modelinden dolayı halktan alınıyor!

İhalelerin yüzde 10-40 arası komisyonla verildiğini de herkes biliyor. Bu komisyonların toplamı kaç milyar dolar eder bir tahmin edin!

Dolayısıyla temeli hırsızlık olan bir düzen içinde yaşıyoruz. Hırsızlık üzerine de uygarlık kurulmaz!

Yazarın Diğer Yazıları