Vahşetin adı, insanlığın utancı!..

Vahşetin adı, insanlığın utancı!..

"Vahşet" sözcüğü genellikle terör saldırılarında gündeme gelirdi...

PKK''nın 1990 öncesi köyleri basarak çoluk çocuk herkesi katletmesi, El Kaide ve IŞİD gibi dinci örgütlerin intihar saldırılarıyla katliam yapması medyaya genellikle "vahşet" başlığıyla yansırdı...

Bir de kadına yönelik şiddette insanlığı derinden sarsan eylemler var ki, "töre cinayetleri"nde masum genç kızlar canlı canlı toprağa gömülürken, traktörlerin altına atılırken, ya da el bombalarıyla katledilirken de hep vahşet sözcüğü ile duyuruldu eylemler...

Konu barbarlık olunca ve konu insana kıymak olunca, vahşetle tanımlanan olaylar hep gündemde oldu bu ülkede...

Urfa''nın Viranşehir ilçesindeki bir kan davasında onlarca kişinin yakılarak öldürülmesini unuttu bu ülke...

Güneydoğu''da, aralarında kadınların da olduğu ailelerin kan davası uğruna topluca katledilmesi de hafızalardan silindi bu memlekette...

İstanbul''da, Antalya''da, ailelerin geçim sıkıntısı nedeniyle, siyanür kullanarak topluca intihar etmesi de vahşetin bir başka boyutuydu...

Ancak vahşete varan eylemlerin tek hedefi insanlar değil...

Doğanın yanı sıra, hayvanlar da vahşetin kurbanı oluyor bu ülkede...

İşte orman katliamlarının yansıra, yaban hayatına yönelik vahşetin adı da "avcılık" bu ülkede...

Peki, Konya''da köpeklerin vahşice katledildiği son rezalete ne demeli?..

Evet; vahşete varan eylemler sadece Türkiye''nin, Orta Doğu ya da Afrika''nın değil, tüm dünyanın sorunu aslında...

Şu Avrupa ve Amerika''da, ibadet merkezleri ile okullardaki toplu katliamlar vahşet değil de, nedir ki?..

OKULA GİTMEYEN KURBAN...

Konu vahşet olunca, gündemin içinde, gidişatın nereye gideceği belli aslında...

Dinci örgütlerin yol açtığı vahşet olayları, adına tarikat-cemaat denilen rant merkezlerinde falaka ve işkence, döverek ya da boğazları kesilen gençlerin öldürülmesine kadar ulaşırken, devletin ve siyasetin duyarsızlığı, bağnazlığın şiddetini cesaretlendirecek boyutlara ulaştı...

Velhasıl, konu rant, cehalet, bağnazlık ve şiddete eğilim olunca yaşamın her alanında bitmiyor vahşet...

İşte iki yıl önce yaşanan ve sadece olayın gizlenmesi değil, faillerin de korunduğunun ortaya çıktığı bir olay var ki, vahşet sözcüğü bile az kalıyor yanında...

İsmailağa cemaati içinde faaliyet gösteren bir zatın, 6 yaşındaki kızını kendisinden en az 20 yaş büyük biriyle evlendirmesi ve o zavallı çocuğun 6 yaşından itibaren sürekli tecavüze uğradığını anlatması, bu ülkede adına vahşet denilen insanlık dışı tüm olayları geride bıraktı ki, milyonlarca insanın yüreği parçalandı...

Yurttaşlar öfkeli, muhalif medya çırpınıyor, muhalefet taarruz ediyor ama 10 gündür gündemde olan olayın üzerine ne iktidar gerektiği gibi gidiyor, ne de yargı...

Vahşet sadece 6 yaşındaki bir kızın büyüyene kadar sürekli tecavüze uğraması değil sadece...

Bu olayın uzun süre gizlenmesi, savcı iki kez tutuklama istemesine rağmen vahşetin figüranlarının serbestçe dolaşması ve olayı bilen tarikat- cemaat güruhunun başını kuma gömmesi, hatta örtbas için siyaseti kullanması da vahşetin zincirleme hallerini anlatıyor...

Peki, aileden sorumlu AKP''li bakanın, "mağdur iki yıldır kurumumuzda koruma altında, ilkokul diplomasını aldı, aşçılık ve İngilizce eğitimi verildi" şeklindeki tuhaf açıklamasına ne demeli?..

REZALET, ÖRTBAS, ORTAKLAR!..

Aile Bakanı Derya Yanık''ın açıklaması da kanıtlıyor ki, İsmailağa cemaatine bağlı zatların yol açtığı vahşeti iki yıldır biliyormuş devlet...

Yani okula bile gönderilmediği ortaya çıkan kurbanın kapalı kapılar ardına gizlendiği, utanç verici vahşete sebep olan ahlaksızların ise ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaştığı bir rezalete sahne olmuş Türkiye...

Olayı iki yıldır bilen cemaat müritlerinin içinde hiç mi vicdanlı biri yokmuş ki, bu vahşet günümüze kadar gizlenebildi, hatta örtbas edilmek istendi?..

Peki; bu utanç dosyasından haberdar olan bürokrasiden cemaatlere, yargıdan polise kadar hiç mi kimse bu olayın üzerine gidelim diye çırpınmadı acaba?..

Tarikat, cemaat kuşatması bürokrasiyi bu kadar mı korkuttu ki, olaydan haberdar olanlar en az iki yıl boyunca başlarını kuma gömdüler?..

Peki; bu dosyadan haberdar olanlar ve susanlar evlerine gittiklerinde tecavüz kurbanının yaşıtı olan çocuklarının yüzüne nasıl bakabildiler?..

Evet; dinci cemaat içindeki 6 yaşında evlilik rezaleti ve sistematik tecavüz ahlaksızlığı başlı başına vahşet de; bu rezaletin çevresinde siyasi, bürokrasi ve hatta insani duyarsızlığa zirve yaptıran boş vermişliğin utanç verici vahşetine ne demeli?..

Yargılama neden hızlandırılmıyor?.. Sadece bu ahlaksızlığa zemin hazırlayanları tutuklamak değil, dosyayı göz ardı edenler, ihmal ya da örtbas etmek için çabalayanlar neden ortalıkta dolaşıyor?..

Şu biline ki; O küçük kıza yapılanlarla ilgili harekete geçmeyen devlet de, sonuna kadar üzerine gitmeyecek olan muhalefet ve medya da, Müslüman geçinirken bu rezalete meydan okumayanlar da karanlığın ortasında gizlenen bu utanç vahşetinin ortaklarıdır...

Evet; devlet cemaatlerin rejime darbe yapmasından ders almadıysa, 6 yaşındaki kıza yaşatılan vahşetten bir an önce ders almalı, dernek ve vakıf adı altında örgütlenerek İslamiyet''e de zarar veren karanlık gruplara aman vermemeli... Yoksa falakalar, işkenceler, cinayetler ve tecavüzler bitmez bu sinsi ve zavallı çarkın içinde...

Yazarın Diğer Yazıları